Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Sibel ERASLAN

Gülden Sönmez ile Ayçin Kantoğlu, bizleri temsil ediyor…

Gülden Sönmez ile Ayçin Kantoğlu, bizleri temsil ediyor…

16 Eylül 2025 Salı

Geçen seferki yazımda; Üstad Sezai Karakoç'un, halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan ülkelerin yöneticilerine yaptığı bir çağrısına değinmiştim. Üstad, bu ülkelerin NATO benzeri bir savunma anlaşması yapması aciliyetinden bahsediyordu. Bunun benzerini rahmetli Prof. Necmettin Erbakan Hocamız da dile getirirdi, nitekim D-8'ler bunun bir tecrübesiydi. 1990'lar böyleydi... Bizler de gençtik ve böyle düşünürdük, dünyanın geleceği dendiğinde mazlum ve mustazaf halkların gerçekleştireceği/ gerçekleştirmesi gereken toplumsal-politik bir dönüşümdeydi umudumuz.

İslam ülkeleri savunma paktının günümüzde de ne kadar elzem ve güncel olduğuna dikkat çekmiştim yazımda. Lakin İslam ülkeleri bu konuda çok istekli değil, hatta bir eylemsizlik içinde ve bu durum sözgelimi İsrail'i daha da pervasızlaştırıyor.

2000'lerin çeyreğini doldururken, başka rüzgarlar da dolduruyor artık bizim yelkenlerimizi... Belki de gerçeklerle yüzleşiyoruz. Belki yeni insanlar ve yeni dillerle daha çok tanışıp daha çok konuşarak, insanlığın ihtiyacı olan adalet ve barış hakkında yeni fikirler elde edeceğiz...

Dikkat ederseniz; Sumud Filosu ile dünya yeni bir bileşkeyi tecrübe ediyor. Günümüzde bambaşka rüzgarlar esiyor. İnsanlık cephesi olarak adlandırılan bu cephe, dünyada vicdan taşıyan herkesi kendine çekiyor. Irk, dil, din ayrımı olmayan, her yaştan herkesi çağıran bir davet bu ve en önemlisi, sınırlar ötesi bir şekilde, gönüllülükle kuruluyor... Yumuşak güç anlayacağınız.

Bu yazımla, filodaki iki arkadaşıma Gülden Sönmez ve Ayçin Kantoğlu'na da selam vermek isterim. Tanıdığım kadarıyla gözü pek oluşlarında, vicdanlarıyla konuşan kadınlar oluşlarında, cesaretlerinde, İsrail'in soykırımına kafa tutuşlarında pek çok ortaklıkları var, yaşları da çok yakın birbirine, birisi hukukçu, birisi dil-bilimci... Çok farklı hayat hikayelerinden çıkıp, bir filoda birleşti kaderleri. İsrail'in Gazze'de işlediği insani suçları tüm dünyaya haykıran iki kadın onlar... Yanlarında herhangi savunma teçhizatları da yok, sadece insani yardım yüklü teknelerle, Gazze'ye doğru yola çıktılar. Her memleketten başka başka hikayeleri olan gönüllülerle aynı gemilere binerek... Bizlerin de dualarını taşıyorlar.

Sumud, tüm ezberleri bozan bir filo!

Yeni dünyanın habercisi gibi görüyorum onu, insanlığın kalbinden çıkmış bir gemi olduğu halde, sanki ''Nuh'un Gemisi'' gibi geliyor bana. Soykırımı seyredişin kararttığı dünyada, kötülüğün üzerine yürüyen bir gemiler filosu, size de cennetten haberler taşıyor gibi gelmiyor mu?

Bu arada hepimiz bu gemileri takip ediyoruz. Boykotlar toplumsallaşarak devam ediyor. İsrail, İsrail dışında da dikkatle takip ediliyor ve her seferinde suçüstü yakalanıp ya dışlanıyor ya da yasaklanıyor.

İki yıl evvel, İsrail'i eleştiren akademisyenler üniversitelerden uzaklaştırılırken artık, İsrail destekçisi akademisyenler üniversitelerde istenmiyorlar... Üniversiteler İsrail üniversiteleriyle ilişkilerini kesiyorlar. The Guardian Gazetesinden Nicola Davis'in kaleme aldığı bir yazı, bu gerçeği detaylarıyla ortaya koyuyor. Bazılarını aktarıyorum: Geçtiğimiz yıl Brezilya'daki Ceara Federal Üniversitesi İsrail ile ortak şekilde düzenleyeceği programları iptal etmişti. Bu yıl, bazı Norveç, Belçika ve İspanya üniversiteleri de İsrail akademileriyle ilişkilerine son verdiler. Geçtiğimiz günlerde Dublin'deki ve Amsterdam'daki bazı akademilerin de aynı yolu tercih ettiklerini, öğrenci değişim programlarını sonlandırdıklarını okumuştuk. Ancak İsrail destekçisi akademik yapılar sayıca halen fazla... Yine de ciddi bir değişimin başladığını göz ardı edemeyiz.

Ülkemizdeki üniversiteler içinde Özyeğin Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve Koç Üniversitesi dışında tüm üniversiteler, İsrail ile olan akademik ilişkilerini kestiklerini açıklamışlardı. Koç'un 2025-2026 yılı için İsrail ile öğrenci değişimini kapattığı da ayrı bir bilgi. Ama İsrail ile eğitim ilişkilerini sürdürecekler mi bilmiyoruz...

Bir tavır yaygınlaşıyor.

Kötülüğe karşı, pervasız kötülüğe karşı, soykırıma karşı, kibre karşı, ırkçılığa karşı, katliamlara, utanmazlığa, ahlaksızlığa, şerefsizliğe karşı bir tavır!

İnsanca bir tavır!

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.