Elektrik çağında kesintileri yönetmek: Küresel ısınma ve enerjinin geleceği

Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar/ YEKAV (Yeşill Kalkınma Vakfı) Başkanı
6/10/2025

Gelecek enerji sistemleri artık enerji üretimini değil, enerji yönetimini, tüketici davranışlarını, veri altyapılarını ve ulusal-uluslararası koordinasyonu da kapsayan çok katmanlı bir yapıya ihtiyaç duymaktadır. Akıllı şebekeler, enerji depolama çözümleri, bölgesel enerji paylaşım ağları ve ileri düzey iklim modellemeleri bu yapının vazgeçilmez bileşenleri arasında yer almaktadır.



Enerji insanlık tarihi boyunca uygarlığın gelişiminde çok önemli bir paya sahipti. İlk olarak güneş enerjisi ve ateş kullanılırken Sanayi Devrimi ile enerji ihtiyacı hızla arttı. Bu dönemde fosil yakıtlar yaygınlaştı. Dünya savaşlarıyla nükleer enerji kullanımı başladı. Günümüzde ise iklim değişikliğiyle mücadele için yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyoruz. Bu alternatifler modern hayatımızın temelini oluşturuyor.

Ancak enerji üretimi doğal kaynaklar ve çevre üzerinde büyük baskı oluşturuyor. Enerji sektörü sera gazı emisyonlarının yüzde 70'inden fazlasından sorumlu. Bu da iklim krizini derinleştiriyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü'nün 2025-2029 dönemine dair raporuna göre;

- Ortalama sıcaklıklar sanayi öncesine göre 1,2–1,9°C artacak.

- En az bir yıl sıcaklık 1,5°C'yi aşabilir.

- 2024'ten daha sıcak bir yıl olma ihtimali yüksek.

Bu ısınma sıcak hava dalgaları, kuraklık, aşırı yağış, buzulların erimesi ve deniz seviyelerinin yükselmesine neden olacak. Bunlar tarım altyapı, ormanlar ve biyolojik çeşitlilik üzerinde büyük sorunlar oluşturacak.

Elektrik üretiminde hızlı artış

Son 50 yılda enerji üretimi üç katına çıktı. Elektriğin payı ise hızla büyüyor. 2024'te elektrik talebi yıllık yüzde 4,3 arttı. Bu artış yüksek sıcaklıklar nedeniyle klima kullanımı, endüstri büyümesi, elektrikli ulaşım ve dijital teknolojilerden kaynaklanıyor. Önümüzdeki yıllarda elektrik talebinin daha da artması bekleniyor.

Elektrifikasyon fosil yakıtlardan elektrikle çalışan teknolojilere geçiş anlamına geliyor. Bu, emisyonların azaltılmasında kritik rol oynuyor. Özellikle elektrikli araçlar ve ısı pompaları önem kazanıyor.

Elektrik hayatımızın temel parçası olduğu için kesintisiz enerji sağlamak hayati önem taşıyor. Ancak fosil yakıtların belli bölgelerde toplanması tedarik ve fiyat dalgalanmalarına yol açıyor. Geçmişte yaşanan petrol krizleri bunun örneği.

İklim değişikliği aşırı hava olayları nedeniyle hem fosil yakıt hem yenilenebilir enerji üretimini zorlaştırıyor. Örneğin donan rüzgar türbinleri veya güneş panellerinin verim düşüşü enerji arzını etkiliyor.

İklim değişikliğinin enerji sistemine etkileri

Aşırı hava olayları enerji altyapısını tahrip ediyor ve elektrik kesintilerine yol açıyor:

-2012 Sandy Kasırgası

-2019 Idai Kasırgası

-2020 Kaliforniya orman yangınları

-2021 Teksas kış fırtınası

Bu olaylar enerji sistemlerinin kırılganlığını ortaya koyuyor.

Dünyadaki sıcaklık artışı klima kullanımını ve elektrik talebini artırıyor. Örneğin;

-Hindistan'da 2024'te 50°C'yi aşan sıcaklarda elektrik talebi rekor kırdı.

-Çin'de 16 eyalette aşırı sıcaklar elektrik yükünü ciddi oranda artırdı.

-Teksas ve Buenos Aires'te benzer durumlar yaşandı.

-Avrupa'da 2023 yazı şebeke sorunlarına neden oldu.

Yüksek sıcaklıklar ayrıca nükleer enerji üretimini ve güneş paneli verimliliğini olumsuz etkiliyor.

Türkiye'de durum

Ülkemizde de zaman zaman büyük elektrik kesintileri yaşanıyor:

-2015'te ülke çapında büyük kesinti ve yaklaşık 700 milyon dolar zarar.

-2017'de kar yağışı nedeniyle kesintiler.

-2021 ve 2024 yazında sıcaklıklar nedeniyle enerji arzında sıkıntılar ve kesintiler.

Kesişen kırılganlıkları yönetmek

Elektrik çağında yaşanan dönüşüm yalnızca teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda sosyal, çevresel ve politik bir yeniden yapılanmadır. Enerji talebinin elektrik ekseninde hızla yükselmesi küresel sıcaklık artışları, ani hava olayları, altyapı sorunları ve yenilenebilir enerji kaynaklarının doğasından gelen değişkenlik modern enerji sistemlerini her zamankinden daha karmaşık, kırılgan ve yönetilmesi güç hale getirmiştir. Özellikle iklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı etkileri enerji üretiminden iletimine, dağıtımından güvenliğine kadar tüm süreçlerde yeni risk alanları oluşturmakta, mevcut yapının sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.

Bu yeni enerji paradigması içerisinde üç temel dinamiğin uyumlu biçimde yönetilmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir: Talep artışının karşılanması, arz güvenliğinin sağlanması ve çevresel sürdürülebilirliğin korunması. Elektrifikasyon süreci karbonsuz bir gelecek için umut vaat etse de bu sürecin güvenilir, dengeli ve esnek bir altyapı ile desteklenmemesi durumunda geniş çaplı elektrik kesintileri, ekonomik kayıplar ve sosyal krizler kaçınılmaz olacaktır.

Dolayısıyla gelecek enerji sistemleri artık enerji üretimini değil, enerji yönetimini, tüketici davranışlarını, veri altyapılarını ve ulusal-uluslararası koordinasyonu da kapsayan çok katmanlı bir yapıya ihtiyaç duymaktadır. Akıllı şebekeler, enerji depolama çözümleri, bölgesel enerji paylaşım ağları ve ileri düzey iklim modellemeleri bu yapının vazgeçilmez bileşenleri arasında yer almaktadır. Aynı zamanda enerji okuryazarlığının artırılması, toplumsal farkındalığın geliştirilmesi ve sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarının yaygınlaştırılması da bu dönüşümün sosyal ayağını oluşturmaktadır.

Unutmamak gerekir ki enerji yalnızca bir üretim veya tüketim nesnesi değildir; yaşamı sürdürülebilir, toplumu adil ve dünyayı yaşanabilir kılmanın da temel araçlarından biridir. Elektrik çağında kesintileri yönetmek yalnızca teknik bir mesele değil, aynı zamanda insanlık onurunu ve gezegenin geleceğini koruma meselesidir. Bu nedenle enerji sistemlerinin geleceği bugün atılacak adımların bütüncül, kapsayıcı ve uzun vadeli planlarla şekillendirilmesine bağlıdır.