"...
Hem davacı pişman hem de davalı
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ..."
Abdurrahim Karakoç'un "Hakim Beğ" şiirinden başlığımız. Zira CHP'nin kongre davaları şiirde anlatılanlara benzemeye başladı...
Mamulünüz, Lütfü Savaş ve bazı delegeler tarafından CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'na şaibe karıştığı, delegelerin hukuka aykırı menfaat karşılığı satın alındığı gerekçesiyle farklı mahkemelerde açılan davalar birleştirildi. Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada bu celsede karar çıkmadı!
ŞİMDİ NE OLACAK!
Mahkeme, husumet yönünden bir araştırma yapmaya karar vermiş. Davacıların dava tarihi itibarıyla partiye üye olup olmadığına bakacak... Bu durum davanın bazıları için husumetten reddine dönük bir karar üretebilir.
SÜRPRİZ KARAR İHTİMALİ
Mahkeme, 21 Eylül'de yapılacak Olağanüstü Büyük Kurultay'ın tutanaklarını ve delege listesini istiyor. Aynısını 24 Eylül'den sonra sorulmak üzere İstanbul Olağanüstü Kongresi için de talep ediyor... Bunlardan amacın bu kongre sonuçlarına göre eldeki davanın konusuz kalıp kalmayacağını değerlendirme amacı olabilir. "Sürpriz karar" da bu noktada gizli!
YENİ BİR KRİZ DE DOĞABİLİR
İstanbul'daki tedbir kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde kesinleşecek. Ankara mahkemelerince kararlar veriliyor... Bunlar da Ankara Bölge Mahkemesinde kesinleşecek. Şayet iki istinaf mahkemesinin kararı uyumsuz olursa işler iyice karışacak. O zaman Yargıtay devreye girebilir. Yani kısa vadede kesin sonuç uzak ihtimal...
YSK, PARTİ SEÇİMLERİNDE...
YSK'nın temel görevini iyi anlamak gerekiyor. Birçok kararında YSK yetki çerçevesini şöyle çiziyor: "Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkileri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 79. ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 14. maddelerinde açıkça belirlenmiş ve uygulama alanı da, aynı Kanunun 1. maddesinde sayılan seçimlerle sınırlandırılmıştır. Özel kanunlarında belirtilen seçimler için yetkili itiraz mercileri de ilgili kanunlarda gösterilmiştir".
İDDİA: "ADLİ YARGI GÖREVLİ DEĞİL"
Siyasi partilerin seçimleri için bir kısım hukukçunun iddiası bu yönde. Ancak Yargıtay kararları farklı bir durumu ortaya çıkarıyor. Yargıtay bu konularda açılan davaların esastan ele alınabileceğine hükmediyor birçok kararında. Birçok hukukçu "böyle bir durum şimdiye kadar olmamış" derken bir hususu atlıyorlar. Yargıtay bu tip iptal davalarını "esastan incele" diyor, kararın içeriğinin kabul veya ret olması yani bir kongrenin daha önce iptal edilmiş veya edilmemiş olmasının bir önemi yok. Esastan incelemeye alıp almadığı mühim!
HANGİ KARARLAR KESİN!
Bir kısım hukukçu ise "seçim kurulu kesin karar verdi iş bitmiştir" diyor. Bu da doğru değil. Zira Yargıtay'ın görüşü böyle: "...Siyasi Partiler Kanunu m. 21...siyasi partilerin genel merkez, il ve ilçe organları seçimleri ile il kongresi ve büyük kongre delegelerinin seçimlerinin...seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazların hakim tarafından aynı gün incelenip kesin olarak karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır... HMK m.303'e göre bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiğinden, davaya konu olayda, ilçe seçim kurulu hakiminin seçimin işleyişine dair verdiği kararın bir dava sonucunda verilmiş mahkeme hükmü olarak değerlendirilmesine imkan bulunmadığından kesin hükümden de söz edilemez... Mahkemece...deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir..."(*)
SINIR NERDE BAŞLAR NERDE BİTER?
Partilerin organlarının aldığı kararların denetim yönünden hukuk mahkemelerinin yetkili olduğunu, hatta alması gereken kararı (kongre veya atama vb gibi işlemleri) almaması halinde de konunun genel yetkili mahkemelerde görüleceğinde bir tereddüt yok (YHGK, E. 2009/3-391K. 2009/443).
1998'DEKİ KARAR...
Tartışmaya konu olan durum partilerin kongrelerindeki seçimlerin denetimine ilişkin. 1998 tarihli bir kararında Yargıtay, meselenin ele alınmasında bir hukuka aykırılık görmüyor: "...Davalı, güncelleştirme işleminin doğru yapıldığını, bu yöne ilişkin itirazın ilçe seçim kurulunca reddedilerek seçimin kesinleşmiş olduğunu savunmuştur. Yerel mahkemece, parti tüzüğü itibariyle üye listesinin doğru olduğu, ilçe seçim kurulunca delege listesi kesinleştirildikten sonra seçim yapıldığı, listede ismi olmayanların kongreye delege olarak katılma hakları bulunmadığı belirtilerek dava reddedilmiştir... Delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre hükmün onanmasına..." karar verilmiştir(**).
ÇÖZÜM: NETLEŞTİRMEK....
Durum yargı içtihatları ile aşılmış olduğu için mevzuat-uygulama karmaşası üretiyor. Bir takım akademisyenin "seçim kurulları kesin ve tek" yetkilidir şeklindeki yargıya ulaşmalarının hukuki zemini net değil. Ayrıca siyasi partilere "mevzuatın öngörmediği 'özel bir statü' " sağlamak da doğru değil... Çözüm ve tartışmalar için geçmişten bir yazının okunmasını öneriyorum. Önemli bir kaybımız olan ve konunun hem teorisini hem de pratiğini bilen Sayın Ahmet İyimaya'nın bu konudaki makalesinin linkini buraya bırakıyorum:
Siyasal Parti Kongrelerinin Yargısal Denetimi
http://portal.ubap.org.tr/app_themes/dergi/2006-64-229.pdf
(*) YARIGTAY 18.HD E. 2016/5089 K. 2016/11258 / 4. HD E. 2017/1085 K. 2017/1895
(**) YARGITAY 4.HD E. 1998/9289