CHP'lilerin şikâyetiyle dava konusu olan, CHP'li delegelerin, il başkanlarının, teşkilat mensuplarının ifade ve itiraflarıyla şaibesi yayılan CHP 38. Olağan Kurultayına ilişkin Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davadan dün de karar çıkmadı. Mahkeme heyeti davayı 24 Ekim'e erteledi.
CHP yönetimi bir oh çekti. Aylardır suç bastırmak ister gibi ortalığı velveleye verenler rahatlamış görünüyor. Özgür Özel'in "ülkeyi yaşanmaz hale getiririz" tehditleri, İmamoğlu'nun vıcık vıcık hamaseti bir süre durulur artık.
CHP yönetiminin ve trollerinin tehdit ve hakaretlerine maruz kalan Kılıçdaroğlu da nefes alır en azından. 5-6 ay öncesine kadar daha usturuplu sövdükleri eski genel başkanlarına mutlak butlan ihtimali belirdiğinden beri vefadan ve edepten yoksun sözlerle yükleniyorlar.
Neler dediler neler.
Özgür Özel "alnını karışlarız", Gökan Zeybek "yüzüne tükürürüz", Hikmet Çetin "sokakta yürüyemez", Fikri Sağlar "Alevileri sömürdü, Yavuz Sultan Selim'den bile daha kötüydü" diyebildi.
Gerçi Kemal Bey bir açıklamasında "kendisini elektrik direğinde sallanırken görmek isteyen CHP'liler" olduğundan bahisle CHP'deki kokuşmuşluğu ortaya serivermişti.
Hakikaten sadece hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet gibi yüz kızartıcı suçlarla değil arsızlıkla utanmazlıkla, vefasızlıkla da malul durumda Cumhuriyet Halk Partisi.
Bir tarafta çalanlar, tüyü bitmemiş yetimin parasını yiyenler var, öbür tarafta bunlar olup biterken sesini çıkarmayıp iş mahkemeye intikal edince kendini temize çekenler var.
Bu haliyle CHP'yi kim kurtarır, CHP nasıl kurtulur sorularının cevabını bulmak hayli zor.
CHP'yi mahkemelik eden konuların tamamı CHP'nin kötü yönetilmesiyle doğrudan alakalı aslında... Burada sorumluluk Özgür Özel'in olduğu kadar Kılıçdaroğlu'nun da...
İmamoğlu onun genel başkanlığı döneminde ilçe ve büyükşehir belediye başkanlığı yaptı çünkü. Beylikdüzü'nde kurduğu mekanizmayı İBB'ye aynen taşıdığı ve işine baktığı bilinirken, parti içinde bunlar bu netlikte konuşulurken Kılıçdaroğlu duruma el koymadı, durumu idare etti.
Hançeri sırtına yiyince homurdanmış olması onu aklamaya yetmez.
Şu ana kadar hiçbir itirafta, kayıtta adının geçmemiş olması Özgür Özel'i de temize çıkarmaz. O da neler döndüğünü biliyordu ve kirli ellerin uzattığı başkanlık koltuğuna memnuniyetle oturdu.
O gün bugündür de yolsuzluktan yargılanan patronunu savunmaya adamış durumda kendini. Üstelik 102 yıllık Atatürk'ün partisini paravan, CHP tabanını figüran ederek yapıyor bunu.
Kamuoyuna yansıyan bilgiler bize şunu gösteriyor:
Özgür Çelik'in ipi göğüslediği İstanbul il kurultayı ile Özgür Özel'in galip çıktığı Ankara'daki şaibeli kurultay İBB üzerinden edinilen kirli parayla kazanılmış. Delegeler satın alınmış, sandığın rengi değiştirilmiş.
Zaten rakipler arasındaki oy farkı İstanbul'da 32, Ankara'da 18 idi. Bitlis CHP eski il başkanı Veysi Uyanık'ın somut delillerle anlattığı olayda adı geçenleri toplasanız 18 eder zaten.
Hasılıkelam, Özgür Özel'in gürültülü patırtılı cephe taktiği ne CHP içindeki iktidar kavgasını, ne de bu tiyatronun arkasından gelen pis kokuları gizlemeye yetiyor.
Birbirlerini suçlamaları belki ifadelerine doğruluk katıyor ama CHP'nin bir siyasi partide olması gereken asgari edep ve adaptan, disiplinden, samimiyetten ve millete hizmet azminden ne kadar yoksun olduğunu da ispat ediyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli nisan ayında çok beğendiğim bir tanım yapmıştı CHP hakkında. Koparılan tantanayı eleştirdikten sonra "kendi kendini yiyip bitiren organizma" demişti CHP için.
Müthiş bir tasvir, çok da isabetli.
Yoksa millete hizmet için kurulan bir parti neden iki yılda bir kurultay yapıp, hizipler peyda edip birbirinin çukurunu kazsın. Düşünün, 102 yılda 59 kurultay yapılmış CHP'de. 38 kez olağan, 21 kez olağanüstü. İşleri güçleri ne millet ne memleket. Hedef partiyi ele geçirmek.