Kudüs’te modernleşme hareketleri
11/29/2019 7:10:00 PM - Güncelleme: 11/30/2019 8:54:00 AM

Dünyanın en eski kentlerinden biri olan ve Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler için kutsal kabul edilen Kudüs’ün 1839-1917 yılları arasındaki mimari dönüşümü, Rezan Has Müzesi Galeri KHAS’ta açılan bir sergiyle gün yüzüne çıkıyor. T.C Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivlerinde bulunan resmî belge ve mimari projelerin yanı sıra harita, çizim ve fotoğraf gibi görsel belgeleri bir araya getiren Atûfetlü Efendim Hazretleri, Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma sürecinin mimari boyutuna da ışık tutuyor. Sergi, Kadir Has Üniversitesi Dünya Miras Alanlarının Yönetimi ve Tanıtımı UNESCO Kürsüsü ve Kudüs’teki Bezalel Sanat ve Tasarım Akademisi, Kentsel Tasarım ve Konservasyonu UNESCO Kürsüsü işbirliği ile Ocak 2019 yılında başlayan Bir Kudüs Veritabanı: Modern Dönemlerde Mimari ve Tasarım başlıklı uluslararası projenin çıktılarından hazırlandı. 1839’da Tanzimat Fermanı’yla birlikte askeri, idari, hukuki, eğitim ve sosyal hayatın düzenlenmesine yönelik değişimlerin doğurduğu yeni işlevli yapılar, bazı Osmanlı kentleri gibi Kudüs’ün de çehresini değiştirdi. Bu değişimleri gözler önüne seren Atûfetlü Efendim Hazretleri sergisini küratörü Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan ile gezdik. 

Sur dışı yaşam başlıyor 

Sergide Osmanlı Devleti’nin 1839-1917 yılları arasında Kudüs’teki yapı faaliyetini mimari çizimler ve görsel belgeler ile anlatmak istediklerini belirten Erkan, arşiv çalışmalarında Kudüs’e ilişkin çok sayıda belge bulunduğunu ancak bu belgelerin çoğunluğunu resmi yazışmaların oluşturduğunu dile getiriyor. Erkan, bazı belgelerde mimari çizimlere rastladıklarını ve sergi için de özellikle çizimlerin olduğu belgeleri seçip fotokopilerini çektiklerini anlatıyor. Serginin adı dikkatimi çekiyor. Atûfetlü Efendim Hazretleri. Neden böyle bir isim koyduklarını soruyorum Erkan’a. Şöyle anlatıyor, “Çalıştığımız belgelerin çoğunda karşımıza çıkan bu ifade, üst rütbeli kişilere yazılan belgelerde ‘esirgeyen, şefkatli, merhametli’ anlamına gelen bir hitap biçimi. Biz de Kudüs için yaptığımız çalışmaların doğrudan Osmanlı belgeleri ile bağlantılı olduğunu ifade etmek amacıyla sergide bu başlığı kullandık.” 

Osmanlı’nın Kudüs’teki varlığı 16. yüzyıla dayanıyor. Ve 1917’ye kadar devam ediyor. Ancak bu sergi de 1839-1917 yılları arasını görüyoruz. Sadece bu dönemi incelemelerinin nedenlerini Erkan şöyle aktarıyor; “19. yüzyıla kadar kentte büyük bir değişim yok. Ancak, Tanzimat Fermanı’ndan sonra Kudüs’te birçok yapı faaliyeti görülüyor. Kudüs’te 19. yüzyıla kadar sur içinde bir yaşam sürmekte. Bu dönemden sonra sur dışına taşan bir kent görmeye başlıyoruz. Bu dönemde İstanbul ve diğer bazı Anadolu kentleri için hazırlanan kent planlama çalışmaları var. Ancak Kudüs için bu tür bir kent planlama çalışmasının yapıldığına dair bir ipucu bulamadık. Bu nedenle yenileşme çabalarını yapılar üzerinden elde ettiğimiz belgeler ile deşifre etmeye çalıştık. Ortaya çıkan tabloda o dönemde Kudüs’te üç ayrı tür yapılaşma olduğunu gördük. Mevcut yapıları tamir ederek kullanma, mevcut yapı yıkıldıysa ya da harap olduysa onun yerine ya da yanına yapının yenilenerek inşa edilmesi ve üçüncü olarak da daha önce hiç yapılaşmamış bölgelerde yeni inşaat yapılması. Kudüs’ü bu tür bir bakış açısı ile incelediğimizde sur içi alanda daha çok onarımların yapıldığını, yeni inşaatların ise daha çok sur dışında olduğunu tespit ettik. Bu dönemde Kudüs’te yabancı devletlerin eliyle yapılan inşaatlar da var. Dönem mimari açıdan incelendiğinde, yapıların yerel mimari dil ile yeni yapı tipleri ve stillerinin bir sentezi olarak tasarlandığını görüyoruz.” 

Birçok yeni yapı var 

Osmanlı’nın geleneksel yönetim modelinin Tanzimat reformları idari, askeri ve eğitim alanında getirdiği yenilikler ile biçim değiştirdiğini biliyoruz. Bu durumun yeni yapıların ortaya çıkmasını sağladığını belirten Erkan, “Eğitim alanında yapılan düzenlemelerle birlikte orta okul ve lise gibi kurumlar gündeme geldi. Devlet idaresi geleneksel olarak yöneticilerin evlerinde yürütülürken, 19. yüzyılda hükümet konağı adıyla sadece devlet işlerinin yürütüldüğü yapılar gündeme geldi. Ulaşım alanındaki teknolojik gelişmeler ile demiryolu istasyonu gibi yolcuların kullanacakları bir binaya ihtiyaç duyuldu. Kısaca, 19. yüzyılda karşımıza çıkan yeni işlevli yapı çeşitliliğinin hepsini Kudüs’te de görüyoruz. Ayrıca çalışmamız sırasında Kudüs ile ilgili mimari çizimlerde çok farklı teknik ifade biçimlerinin kullanıldığını da gördük. Uzmanlığı mimarlık olanlar için önemli bir bölüm hazırladık.” şeklinde konuştu. 

Restorasyon kelimesi kullanıldı 

Dini yapılarla ilgili de bu dönemde yeni çalışmalar var. Özellikle tarihsel devamlılığı sağlamak amacıyla tamirler yapılıyor. “Örneğin; Hz. İsa’nın mezarının da içinde bulunduğu yapının (Merkad-ı İsa) restorasyonu söz konusu. Bu amaçla geliştirilen bir proje var. Diğer ayrıntı ise belgelerde yer alan restorasyon kelimesi. Restorasyon, 19. yüzyılda Avrupa’da tartışılan bir kavram. Bu açıdan, Kudüs için hazırlanan bir projede restorasyon ifadesini görmek çok önemli. Tanzimat Fermanı’nın getirdiği yasal düzenlemeler ile yeni kiliselerin yapılmasına yönelik planlar ve çizimler bulduk. Sinagoglara ilişkin belgeler var ama çizimlere rastlamadık. Kent dışındaki alanlarda tasarlanan  yeni camilerin olduğunu gördük.” diyen Erkan şöyle devam etti; “Yine demiryolunun Kudüs’teki varlığı ile ilgili ayrı bir bölüm var sergide. Orada, istasyon ve güzergaha ilişkin belgeler var. ” 

Misafirperver Osmanlı 

Bu dönemde Kudüs’ün kutsal bir kent olarak önemli ziyaretçilere ev sahipliği yaptığını ve bundan dolayı da kentte yapı çalışmalarının olduğunu aktaran Erkan, “Örneğin Alman İmparatoru II. Wilhelm’in ziyareti önemli. Bu ziyaret öncesinde yolların düzenlendiği, kentteki yapıların tamir edildiği, hatta yeni yapıların inşa edildiği görülüyor. Osmanlı’nın misafirperverliğini gözler önüne seren kentsel düzenlemeler var.” dedi. 

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.