Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) İdeal Hukuk Kulübü tarafından “Göç Yolunda Kaybolan Çocukluk” paneli düzenlendi. Programda; Dünya Üzerindeki Mülteci Çocuklar ve Hakları, Türkiye’de Yaşayan Mülteci Çocukların Sorunları ve Mülteci Hukuku ve Çocuk Hakları Pratiği başlıkları konuşuldu. Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir, 1989’da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile çocuk haklarının yasalarca tanındığını fakat dünyanın birçok bölgesinde hala milyonlarca çocuğun bu haklarından habersiz yaşadığını söyledi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Naciye Günseli Öztekin Gelgel ise dünyanın en büyük sorunlarından birinin çocuk askerler olduğunu dile getirdi. Kayıp mülteci çocuklara sahip çıkılmaması durumunda çocuk asker ayısının artabileceğine dikkati çeken Gelgel, “Bu çocukların ellerinden tutmazsak istismara, haksızlığa uğramalarına neden oluruz. Bugün BM raporlarına göre 7 milyonun üzerinde çocuk ya tutsak ya gözaltında ya da toplama kamplarında.”
Türkiye’de Yaşayan Mülteci Çocukların Sorunları başlığı altında gerçekleşen oturumda konuşan A. Hümeyra Kutluoğlu Karayel, mülteci çocukların psikolojisini anlamak için travmatize olmuş bir çocuğun ruh halini ve davranışlarını bilmek gerektiğini belirtti. Bu durumda neler yapılabileceği ile ilgili bilgiler veren Karayel, Suriyeli çocuklarla yaptığı seanslardan da örnekler anlattı: “2 yılı aşkın bir süre Hatay Reyhanlı’da Suriyeli çocuklarla bir aradaydık. Savaş, göç ve mültecilik uzun süreli travmatik olaylardır. 0-6 yaş grubu çocuklar savunmasız oldukları için travmatik olaylar ile daha çok karşılaşır. Travmatik olaylar yaşayan çocuklar bazı semptomlar gösterir. Bilişsel tepkilere baktığımızda sözel yeteneği düşük, öğrenme problemi yaşayabilir. Bir vakam vardı. 12 yaşında bir çocuk. Resim çizme aktivitesi yapıyorduk ve kendisinden resim çizmesini istedim. Ama çocuk kalemi tutamadı. Bir ev çizemedi. Sonra veli görüşmesinde öğrendim ki çocuk çadır da doğmuş ve eğitim hayatı hiç olmamış. Bu tarz bir çocuğu düşüdüğünüzde bu çocuğun bilişsel ve sözel yetenekleri yaşıtlarına göre daha düşük. Travmatik yaşantılarda eğitim koruyucu bir faktördür ve bundan mahrum kaldıklarında çocuklar travmatik olayları tekrar tekrar yaşarlar.
Eğitim çocuklarda şart
Travmaya uğrayan çocukta davranışsal tepkiler de oluyor. Sinirli, ürkek, içine kapanık, özgüven kaybı, şiddet eğilimi gibi. Suriye’de minik bir kız vardı. Cinsel istismara uğradığnı biliyorduk ama boyutlarını bilmiyorduk. Onunla bir oyun seansında birlikteydik. Bebeğin genital kısmını elleri ile yırtıp pamuğunu sökmeye çalıştı. İşte o zaman istismarın boyutunu öğrendik. İstismar ve travmayı taklit etme özellikle oyun yaşındaki çocuklarda bu şekilde ortaya çıkar. Bundan dolayı çocukları oyun oynarken iyi gözlemlemek gerekir. Yine Suriyeli bir çocuktan güvenli Suriye tasviri çizmesini istedim. Çizdiği resimde savaş uçağı, tanklar, füze ve çöp adamların elinde tabancalar vardı. Çocuğun kafasındaki güvenlik tasviri bu idi. Psikolojik tepkilerde ise şok hali, belirsizlikten dolayı kaygılar görülür. Suriyelilerle yaptığımız çalışmalarda yüzde 90’ında bir ümitsizlik var. Fizyolojik bazı belirtilerde görülür. Peki travma ile nasıl başa çıkılır ve neler yapılabilir? Çocuğun yaşına göre mümkün olduğunca baskılamadan onları konuşmaya teşvik etmek lazım. Daha sonra rahatlatıcı açıklamalar yapılmalı. Mümkün olduğunca hızlı rutin hayata dönmeli. Tabi mülteci ailler için bu durum zor. Ailenin bir arada olması da travma döneminin atlatılmasını sağlar.”
Türkiye’nin tarihi ve coğrafi konumu nedeni ile mülteci hareketlerin merkezinde yer aldığını dile getiren Doç Dr. Elif Haykır Hobikoğlu, mülteci çocukların sosyal ve eğitim sorunları hakkında değerlendirmede bulundu. “Mültecilerin derin yaraları var ve güvenli ortamlara ihtiyaç duyuyorlar. Onların feraha kavuşması için temel ihtiyaçlarının karşılanması yeterli. Yaşama, barınma beslenme, eğitim, din ve vicdan özgürlüğü onların mutlu olmasını ve sosyal uyumunu sağlayacaktır. Savaşlarda en ağır bedeli maalesef çocuklar ödüyor. Bu noktada eğitim çocuklar için önemli.
Diyalog kültürü önemli
Tüm dezavantajlıları kapsayıcı eğitim becerilerini arttımak lazım. Okulu terk oranlarını azaltmak ve okula başlamayan çocukları teşvik etmek lazım. Okula gitmemenin en önemli nedenleri; ayrımcılık ve yoksulluk. Evin bütçesine katkı sağlamak isteyen çocuk kayıt dışı ve vasıfsız işlerde çalışıyor. Okullarda savaşa maruz kalan çocuklar için çocuk dostu alanlar oluşturulmalı. Psiko-sosyal destek sağlanmalı. Yaratıcı sanat terapisi çocukların yaşadıklarını anlatmaları ve yüzleşmeleri konusunda yardımcı olur. Okullar, çocukların topluma uyum sağlanması ve geleceğe hazırlanması için önemli. Bir nesli kaybetmemek için yıkıcı etkileri ortadan kaldırmak ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak lazım. Sağlıkla ilgili de önleyici hizmetlerin verileceği bir sistem sağlanmalı. Mülteciler toplumsal uyum ile birlikte kendi geleneksel kültürlerini korumalı. Sosyal entegrasyonu engelleyen başlıklar var. Korku ve yabancı düşmanlığı, ekonomideki işssizlik ve yük olma, güvenlik tehditi algısı ile siyasal ve toplumsal kutuplaşma. Ayrışmanın negatifliğinden kurtulup farklı olmanın zenginliği üzerine odaklanıp sosyal entegrasyon engellerinden kurtulmalıyız. Sahada karşılaşılan en temel sorunlar; tercüman yetersizliği, zorla evlendirme, STK’ların koordinasyon yetersizliği. Diyalog kültürünü geliştirmemiz çok önemli. Mülteci bir çocuk şöyle diyor; Keşke bir yolu olsaydı; Geçmişe iltica edip , Anılarda mülteci kalmanın. Mültecileri toplumun bireyleri olarak kabul edelim.”
Çocuk hakları ihmal ediliyor
Programın ilk oturumu olan Dünya Üzerindeki Mülteci Çocuklar ve Hakları konusunda sunum yapan İÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı Çocuk Hukuku Öğr. Görevlisi Dr. Memduh Cemal Şirin dünyada yaklaşık 25,9 milyon mülteci olduğunun tahmin edildiğini ve bu rakamın yarısından fazlasını çocukların oluştuğunu kaydetti. Göç yollarında refakatsiz çocukların kayıt altına alınmasında yetersizlik yaşandığına dikkati çeken Şirin, “Avrupa Birliği üyesi ülkelere 2017’de 31 bin 400, 2018’de 20 bin çocuk başvuruda bulunmuş. Dünya genelinde 7 milyon 100 bin okul çağındaki mülteci çocuktan ancak 3 milyon 700 bininin eğitim alabildiği tahmin ediliyor. BM’nin söz konusu çocuk hakları olunca ihmalkar davrandığını çok net görebiliyoruz. Uluslararası mevzuatlarda mültecilere tanınmış haklar var ve bunların hukuki bağlayıcılığı da var. Buna rağmen sözleşmeye taraf olan ülkelerin ihmalleri, maalesef mülteci çocuklarına yönelik ihlallerin de işlenmesine neden oluyor.” şeklinde konuştu. Türk Hukukunda Refakatsiz Çocukların Hukuki Statüsü başlıklı konuşmasında Dr. Öğr. Üyesi A. Elif Ulusu Karataş, refakatsiz mülteci çocuklara ilişkin uluslararası ve ulusal mevzuatlar ile ilgili bilgi verdi. Ayrıca programın üçüncü oturumunda Av. Uğur Yıldırım, mülteci çocuklara ilişkin uygulamada görülen sorunları aktardı.