'Onu karnımda değil, kalbimde büyüttüm'
11/22/2019 9:02:00 PM - Güncelleme: 11/23/2019 9:45:00 AM

Ülkemizde her 10 bebekten biri hayata erken başlıyor. Yılda yaklaşık 1.5 milyon doğumun olduğu ülkemizde yaklaşık 150 bin bebek hayata hazır olmadığı bir anda erkenden adım atmış oluyor. Normal gebelik süresi 38-40 hafta kabul edilirken, 37.haftadan önce ve anne karnında gelişimini tamamlamadan doğan bebeklere prematüre bebek denir. Bebek zamanından ne kadar erken doğarsa riskleri de o kadar artar. Bebeğin doğum haftası ve doğum tartısı bebeğin sonraki tedavi sürecini belirler. Hem bebek hem de aile için kuşkusuz zor bir zaman başlar. Sabırlı olmak yapılacak tek şey. Kasım ayı, Prematüre Bebek Farkındalık Ayı. Biz de bir farkındalık oluşturmak için sizinle Elif’in hikayesini paylaşmak istedik. Elif, ileri derecede prematüre olarak hayata gelen ve yaşama tutunan çocuklardan sadece biri. Bugün 3 yaşında. Elif’in hikâyesini annesi Selin Zent ile konuştuk. 

Karnımı tutarak korumaya çalıştım 

Çok zor bir hamilelik süreci geçiren Selin, işinden ayrılmak zorunda kalmış. 19 haftalık hamileyken yaşadığı ağrı sonucu hastahaneye giden Selin’e doktor bebeğinin 390 gram olduğunu ve yaşamasının mümkün olmadığını söylemiş. “O an yaşadığım hissin tarifi yok. Büyük bir korku. Eşime baktığımda gözlerindeki çaresizliği gördüm. Sonra profesörler gelip beni kontrol etti. İki gün hiç  yerimden kalkmadan hastahanede yattım. Sonrasında serklaj ameliyatı yapacaklarını ve güzel bir bakımla bebeğimi içeride tutmak için çabalayacaklarını söylediler. Böyle başladı bizim hikâyemiz. Sonra uzun bir süreç, hastahaneler, doktorlar, hemşireler, ilaçlar. Bizim için o gün her şey çok değişti.” diyen Selin, ameliyattan 10 gün sonra hastaneden çıkmış. Günlük yaşamsal faaliyetleri kısıtlanan Selin, evde yatarak zorlu bir süreç geçirmiş. Eli ile karnını tutarak bebeğini korumaya çalıştığını anlatan Selin, “Düşmemesi için yerimden hiç kalmıyordum. Bebeğimin karnımda büyüyebileceği pozisyon da yattım. Hemşireler eve geliyordu. Evde bakılan tahlil sonuçlarında yüksek enfeksiyon ve ara ara suyumun gelmesiyle birlikte beni hastaneye yatırdılar. Sonrasında her şey daha da hızlı gelişti. Sadece dua ediyordum. Bebeğim yaşasın istiyordum. Yavaş yavaş sancılarım başlamış doğum yaklaşmıştı. Hastanede kalmaya başladıktan 6 gün sonra sezeryanla doğum yaptım. O minik bedeni benden ayırmak zorunda kaldılar. Doğumdan sonra vücudumdaki enfeksiyondan dolayı hastanede kaldım. Hastaneden çıktıktan sonra da damar yolundan tedavi oldum. Bedenim onu her gün görmeye gittikçe iyileşti.” Minik bedeni ve kocaman yüreğiyle 8 Haziran 2014’te Elif dünyaya gelmiş. 825 gram 33 cm doğum ağırlığıyla ileri derece prematüre olarak 25. haftada doğan Elif’i annesi bir gün sonra görmüş. Selin, o anı şöyle anlatıyor; “Minicikti. Avuç içi kadar bedeni vardı. Ve biliyordum. Eğer yolun çok zor görünüyorsa, varlık nedenin sandığından çok daha büyük! O günden sonra onu karnımda değil, kalbimde büyüttüm.”

Yoğun bakım kapısı aramızdaki bağ idi 

Doğumdan sonra Elif için yoğun bir tedavi süreci başlamış. Solunum cihazlarına bağlı şekilde, akciğerlerini geliştirmek adına tedavi uygulanmış. Birçok komplikasyonun gerçekleştiğini vurgulayan Selin, “Elif’in Pda’sı açık olduğu için anjiyo oldu. Benim için zor bir gündü. Çünkü alıştırmıştım kendimi kuvözde bakılıyor, büyütülüyordu. Ama her defasında da yüksek sesle söyleniyordu ‘Burası yoğun bakım. Her şeye hazırlıklı olun diye’. Göz muayeneleri, işitme testleri, haftasına göre yapılıyor. Böbreklerinde taş, göbek fıtığı ve apnesi vardı. Hastanenin yoğum bakım kapısı yavrumla benim aramdaki bağ olmuştu. Elif’i doğduktan 23 gün sonra kucağıma alabildim. Heyecandan ölebilirdim. Kablolar çıkar diye korkardım. Elif’i sütümle besledim. Onun için en güzel ilaç anne sütüydü. Sevgimi hissettirdim ona, kalp ritimleri değişirdi ben gidince. Hiç ağladığını duymadım. En büyük motivem canım eşimdi. Normalde bebeğimin doğmasına aylar var iken ben şanslıyım onu her ay gidip ultrasonda değil kuvöz de yüzünü görüyorum. Ve karnımda değil, sütümle besliyorum. Bu cümleleri günlerce kendime tekrar ettim. Eşimle birlikte şunu hiç unutmadık. Allah ona yakın olmasını istedikleri kullarına büyük dertler verirmiş. Şimdi şükrediyoruz.”  

Elif, zorlu sürecin ardından 147 gün sonra evine kavuşmuş. Prematüre bebek bakmanın zor olduğunu belirten Selin, evdeki süreci şöyle anlatıyor: “İki yıl boyunca nisan aylarına kadar RSV aşısı oldu. Hasta insanlarla görüşmedik. Grip aşılarımızı olduk. Günlük ev bakımımızla birlikte evi bol bol havalandırarak steril bir ortam oluşturmaya çalıştık. Çok zor kilo alan ve sürekli kusmaları olan bir bebek oldu. Rutin tedavilerini ve aylık kontrollerini dikkatli bir şekilde devam ettik. Fizik tedavisini de aksatmadık.” 

Bebeğiniz sizi her zaman hisseder 

Şimdi 3 yaşında ve çok sağlıklı Elif. Yaşıtlarıyla da aynı seviyede. Hiç bir fiziksel ve nörolojik sorunu yok. Gülüyor, konuşuyor, koşuyor, şarkı söylüyor en önemlisi nefes alıyor. Sadece yaşıtlarına göre daha çabuk hastalanabiliyor. Bağışıklığını arttırmak adına doktor tavsiyesi üzerine kreşe de başlamış. Bu süreçte sabırlı olmanın çok önemli olduğuna değinen Selin, “Zorlandık her prematüre annesi ve babası gibi. Babalar bu durumdan daha çok etkileniyor. Bu anne ve babanın kaderi. Bebeğinize güvenin, sarılın. Çünkü o sizin umudunuz. O sizi hissedecektir. Elinizi bırakmayacaktır. Doktorum ayrıntılı ultrason çekerken bana demişti ki onun da yeri sarsıldı, her şeyin farkında tutunmak isterse tutunur. Ümidinizi kesmeyin. Elif bizim elimizi hiç bırakmadı. Onun minik ellerinin arasına parmağımı koyduğumda ellerini kapatmıştı. Kanguru bakımı yaparken içimde ayakları hareket ederdi. Elif diye bir mendil işlemiştim, onu üzerimde gezdirirdim üç gün sonra süt kokusu sinerdi üzerine ve o mendili götürüp kuvözüne koyardım. Apnesi vardı ve doktor iyi geldiğini söylerdi. Siz ne kadar güçlü olursanız o sizden daha güçlü olacaktır. Yaşadım gördüm, şimdi sizlere daha çok yardımcı olabilmek, elinizi tutmak için de El Bebek Gül Bebek Derneği’ne üye oldum.” 

“Ben bebeğime nefes olmak istedim. Anne olmaktan bile çok daha büyük bir duyguydu.” diyen Selin sözlerine şöyle devam ediyor, “Günlerce aylarca onu kaybetme korkusunu içimde yaşadım. ‘Neden benim başıma geldi’ demedim. Zaman öyle güzel güldü ki yüzüme. Bütün dünyam Elif oldu. Büyütürken korku, kaygı ve şükürle geçti günlerimiz. Şimdi evimize bahar geldi. Biz artık tüm mevsimleri bahar gibi yaşıyoruz Elif’le birlikte. Mis gibi bebek koktu odalarımız. Sonra o sözcük geldi ardından,  ‘Anne’.  Ve her şeye değdi. Bizim hikâyemiz de böyleydi ve hikâyemizin baş kahramanı da mucizemiz Elif. Adın gibi dimdik, hayata karşı güçlü ol kızım. Seni çok seviyoruz.” 

Bebekler aileleri ile birlikte iyileşir  

Dünyada her yıl milyonlarca bebek prematüre doğuyor ve bunlardan bir milyonu yaşını doldurmadan hayatını kaybediyor. “Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre prematürelik 5 yaş altı çocuk ölümlerinde 2. sırayı alıyor. Prematürelik hem hayatta kalmayı hem de yaşam kalitesini etkileyen önemli bir değişkendir.” diyen El Bebek Gül Bebek Derneği Başkanı İlknur Okay, erken doğumu tetikleyen nedenleri şöyle anlatıyor: “Rahim ağzı yetmezliği, çoğul gebelik, önceki gebelikte prematüre doğum, enfeksiyon, ileri anne yaşı, astım, beslenme sorunları, lupus hastalığı, sigara, alkol… Bu riskleri taşıyan anne adayları dikkatli olmalı. Bu riskleri taşımayan ama yine de erken doğum yapan anneler de vardır. Prematüreliği yüzde yüz engellemek olanaksız. Ancak yatak dinlenmesi, kötü alışkanlıkların terk edilmesi ve sağlık sorunlarının takip edilmesiyle olumlu sonuçlar alınıyor.” Prematüre bebekler ne kadar erken doğarsa sağlık riskleri de o kadar fazla oluyor. Bu bebeklerde beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsak gibi hayati öneme sahip organ ve sistemlerine ait bozukluklar ortaya çıkabilir. Uzun dönemde; görme, işitme, kronik akciğer hastalığı, algılama, hareket bozukluğu, öğrenme güçlükleri gibi nörogelişimsel sorunlarla da karşılaşabilirler. Okay, prematüre bebeklerin hayata tutunabilmesi için doğum anından itibaren uygulanacak ve taburcu olduktan sonra da devam edecek tedavinin çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından önem taşıdığını anlatıyor. Prematüre bebeklerin anneleri ile tanışmaları ise ayrı bir olay. Anne bebeğini uzun süre göremiyor. Bu konu ile ilgili derneklerin yaptığı çalışmadan bahseden Okay çıkan sonuçları aktarıyor: “Aslında dileğimiz bebekler ve anne-babanın hiç ayrılmadan hastane sürecini tamamlayabilmesi. Ancak bu çok mümkün değil. Derneğimizin 222 anneyle yaptığı ankete göre, Türkiye’deki anne- babaların yüzde 86’sı, prematüre doğarak yoğun bakımda tedavi altına alınan bebeklerini istedikleri zaman göremezken, annelerin yüzde 13’ü bebeklerini her ziyarette 10 dakikadan daha az görebiliyor. Ankete göre annelerin yüzde 39’u bebeklerini haftada 3 gün ziyaret edebiliyor. Aynı araştırmada 24-25 haftalık doğum yapan bir anne bebeğine ilk kez dokunmak için iki ay veya daha uzun süre beklemek zorunda kalıyor. Bu noktada kanguru bakımının önemi ortaya çıkıyor. Anne ve bebek arasında duygusal bağ oluşturduğu, anne sütünü arttırdığı ve bebeğin oksijenlenmesinin, kalp atışlarının ve kilo almasının düzene girdiğine dair bilimsel olarak etkinliğinin de kanıtlandığı kanguru bakımı; günümüzde ancak ünitelerin yarısında yapılabiliyor.” 

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.