Batı "Rusya'nın arka bahçesindeki" mücadeleyi nasıl kaybetti?
4/18/2025 9:40:00 AM - Güncelleme: 4/18/2025 9:40:00 AM

Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından, eski Sovyet ülkelerini inceleyen birçok Batılı analist ve akademisyen, bu ülkelerin hükümetlerinin ve halklarının Ukrayna ile dayanışma göstermesini ve Rusya'nın işgalini kınamasını bekliyordu.

1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından eski Sovyet devletleri bağımsızlıklarını pekiştirmeye çalışmış ve bu ülkeler, Batı ve diğer bölgesel aktörlerle bağlar kurarken Rusya ile ilişkilerini yönetme ihtiyacının da farkında olmuşlardı.

Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 1999'dan bu yana Rusya'nın "arka bahçesi" üzerindeki nüfuzunu yeniden tesis etmeyi, büyük güç olma iddiasını haklı çıkarmak için stratejik bir öncelik haline getirdi.

Putin görevine Çeçenistan'ı yeniden Moskova'nın kontrolüne sokmak için agresif bir askeri müdahale yürüterek başladı. Ve sonraki on yıllar boyunca, Orta Asya'daki ABD askeri üslerinin devam eden varlığına ve Gürcistan, Kırgızistan ve Ukrayna'da daha "Batı dostu" hükümetleri iktidara getiren "renkli devrimler"e karşı çıkarak, Sovyet sonrası alanda Batı etkisini azaltma girişimlerini yoğunlaştırdı.

Batılı liderler Rusya'nın bir sonraki hedefi olma korkusunun eski Sovyet ülkelerini, özellikle de Rusya ile sınırı olanları, Ukrayna'nın egemenliğini savunma mücadelesini desteklemeye teşvik edeceğini varsayıyordu. Ancak uygulamada diğer eski Sovyet devletlerinin neredeyse tamamı, Rus saldırganlığını kınamaktan ya da Sovyet geçmişlerini sömürgecilik olarak nitelendirmekten kaçındı.

Hatta çoğu, bunun yerine pragmatik olarak tarafsız bir duruş sergiledi ve Moskova'yı açıkça kınamayı, BM oylamalarında Ukrayna'yı desteklemeyi veya Rusya'ya karşı Batı yaptırımlarına katılmayı reddetti.

Aslında, Ukrayna'daki savaşın patlak vermesinden bu yana, eski Sovyet devletleri Batı'ya yönelmek yerine, eski imparatorluk merkezleriyle bağlantılarını korumayı tercih etti.

KÜRESEL ŞEKİLLENMELER BÜYÜK ORANDA KORUNDU

Soğuk Savaş'ın sonunda Sovyetler Birliği, Rusya hariç 14 bağımsız devlete bölündü.

Bu ülkelerin üçü; Estonya, Letonya ve Litvanya olmak üzere Baltıklarda, üçü; Belarus, Moldova ve Ukrayna olmak üzere Rusya'nın batısında ve üçü; Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan olmak üzere Kafkasya bölgesinde ortaya çıktı.

1990'lar boyunca Rusya kendi iç sorunlarıyla boğuştu ve öncelikli sorunu, siyasi ve ekonomik nüfuzunu yeniden tesis etmek değil, diğer ülkelerde mahsur kalan çok sayıdaki stratejik ve askeri varlığıyla başa çıkmaktı.

Hatta Güney Osetya ve Abhazya'da konularında BM ile karşı karşıya geldi.

Ancak kısa süre sonra bu eski Sovyet devletlerinin yörüngeleri farklılaşmaya başladı ve Baltık ülkeleri Batı ile bütünleşmek için kararlı girişimlerde bulundular. Ve 2004 yılı ve sonrasında bu ülkeler hem AB hem de NATO üyeliğine kabul edildiler.

Ancak Putin'in Rusya'yı büyük bir güç olarak yeniden diriltme planı, büyük ölçüde diğer eski Sovyet ülkelerini Moskova'nın etki alanında birleştirmeye dayanıyordu.

Rusya 2002 yılında Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ı kapsayan bölgesel bir grup olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nü (KGAÖ) hayata geçirdi.

Buna ek olarak Moskova, 1991 yılında eski Sovyet cumhuriyetleri tarafından kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu'nun ve Şangay İşbirliği Örgütü'nün terörle mücadele sözleşmesinin çerçevesindeki sınır ötesi hükümleri kullanarak sınır ötesi adımlarını kolaylaştırdı.

SAVAŞIN ÖĞRETİLERİ

Moskova'nın 2022'deki Ukrayna işgali, eski Sovyet devletlerinin Rusya ile hala ne kadar derin bağlara sahip olduğunu açıkça ortaya koydu.

Orta Asya hükümetleri ve bu ülkelerdeki göçmenler varış noktalarını çeşitlendirmeye çalışsa da, Rusya'nın savaş zamanı işgücü sıkıntısı, milyonlarca Orta Asyalı işçi için birincil varış noktası olarak kalmasını sağladı.

Örnek olarak 2024 verilerine göre, yaklaşık 3,3 milyon Orta Asyalı göçmen Rusya'da çalışmaya başladı.

Diğer yandan savaş yeni bir tersine göç eğilimini tetikledi ve Moskova'nın batılı teknoloji şirketlerinin çoğunu yasaklamasının ardından, yüz binlerce Rus bilişim çalışanı aniden işsiz kaldı ve ülkeyi terk etti.

Rusya'nın Eylül 2022'de kısmi seferberlik başlatması ve yüz binlerce erkeği askere almaya başlamasının ardından, savaş karşıtlığı nedeniyle ya da askere alınmamak için ülkelerini terk edem Rusların sayısı 900 bin kişiyi buldu.

"ARKA BAHÇENİN" KORUNMASI

Siyasi açıdan eski Sovyet ülkelerindeki çoğu elitler, egemenlik, toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk ilkelerini savunurken bile Moskova'nın işgal girişimini kınamamaya özen gösterdi.

Ancak bu sırada, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına yönelik siyasi tutumlar çeşitli, karmaşık ve acil iç sorunlarla şekillendi.

Örneğin Gürcistan'da halk genel olarak Ukrayna'yı desteklemeye devam etti. Ancak Gürcistan'daki siyasi elitler Rusya ile işbirliğini yürüten bir anlayış ortaya koyarak Batı'nın beklentilerini tersine çevirdi.

Diğer yandan, yaptırımlar ve 3 yılını geride bırakan yıpratıcı savaş nedeniyle zayıflayan Rusya, Batılı aktörlere tercih ettiğini düşündüğü bölgesel ortaklarına tavizler vermek zorunda kaldı.

Burada en dikkat çekici olan örnek Türkiye ile olan ilişkileriydi. Rusya, Kafkasya'da ve Orta Asya'da, normalde rakip olarak gördüğü Türkiye ile daha yakın işbirliği yapmak zorunda kaldı.

Türkiye, Ukrayna savaşı sonrası izlediği dikkatli ve etkili dış politika yaklaşımı ile Rus ekonomik faaliyetlerinin ve enerji ticaretinin merkez haline geldi ve Moskova, Ukrayna'nın tahıl ihracatı için güvenli bir koridor oluşturan 2022 anlaşmasının müzakerelerinde Ankara'nın arabuluculuğunu kabul ederek Türkiye'ye teslim oldu.

En önemlisi, Türkiye'nin desteklediği Azerbaycan güçleri Ekim 2023'te Karabağ bölgesini işgalden kurtarırken ve bu gelişme karşısında Rusya tamamen pasif olmak zorunda kaldı.

SONUÇ

Tüm bu gelişmeler ışığında Rusya belirli başlıklarda güç kaybederken, hem "arka bahçesini korumak" açısından, hem de Ukrayna'daki savaşın üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, Batı'nın birliğinin bozulmasını bekleme stratejisi konusunda haklı çıkmış görünüyor.

Gelinen noktada ise ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya'ya karşı yumuşak tutumu, Rusya'nın bölgesindeki çoğu ülke tarafından memnuniyetle karşılanıyor ve bu gerçeklik, ABD'nin 80 yıllık müttefiki olan Avrupa'yı zor durumda bırakıyor.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.