Gazze'de ilan edilen kısa süreli ateşkesten sonra İsrail, mart ayından itibaren katliamlarına yeniden başladı. Her gün onlarca kadın, çocuk, yaşlı ölüyor. Gazeteciler hedef alınıyor. Önceki katliam sürecinde İsrail'in, şüpheli buldukları için hedef aldıklarını söylediği sağlık ekibinin de bile isteye hedef alındığı ortaya çıktı. Bunların yanında Trump'la kafa kafaya veren Netenyahu yeni soykırım planlarını hazırlıyor. Gazze'yi boşaltmak istiyorlar. Dünya sessiz, İslam alemi çaresiz, Arap dünyası ilgisiz. Kimsenin yapacak bir şeyi de yok aslında. Çeşitli demeçler, söylemler ve protestolardan başka. Bunların da İsrail'in ve onun en büyük destekçisi ABD'nin üzerinde en küçük bir etkisi olmuyor.
Gazetemizde Resul Tosun da köşesinde ele aldı, Dünya Müslüman Alimler Birliği Gazze'de süren katliamlarla ilgili olarak iki gün önce bir fetva yayınladı. Birliğin başkanı Şeyh Ali Karadaği X hesabında fetvanın önemli maddelerini şöyle sıraladı:
1- Filistin topraklarındaki Siyonist işgale karşı silahlı cihad farzdır.
2- Arap ve İslam ülkelerinin işgale karşı askeri müdahalede bulunmaları bir zorunluluktur.
3- Siyonist işgal rejimi her yönden abluka altına alınmalıdır.
4- Filistin direnişinin askeri, mali, siyasi ve hukuki açıdan desteklenmesi dini bir vecibedir.
5- İslam ülkeleri arasında askeri bir ittifakın kurulması acil bir yükümlülüktür.
6- Siyonist rejimle her türlü normalleşme çabası haramdır.
7- İşgal rejimine petrol, gaz ve benzeri enerji kaynakları temin etmek haramdır.
8- Arap ülkelerinin işgal rejimiyle yaptıkları anlaşmalar yeniden gözden geçirilmelidir.
9- Gazze halkına destek amacıyla mali cihad farzdır. Sınırlar derhal açılmalıdır.
10- ABD'de yaşayan Müslümanlar Trump hükümeti üzerinde baskı uygulamalıdırlar.
Evrensel bir kuraldır. Bir ilkeyi uygulamak için ilk şart, bunu yapacak gücün olmasıdır. Eğer gücün yoksa dünyanın en adil, en doğru hukuk ilkelerini dahi hayata geçiremezsin. Bu açıdan alimlerin fetvasının, bütünüyle doğru olmasına karşın, bugüne kadar duyageldiğimiz ateşli siyasal söylemler gibi havada kalması kaçınılmazdır. Neticede fetva da hukukla ilgili bir alandır. Bu yüzden tıpkı hukukun diğer alanları gibi eğer bir yaptırım gücüne dayanmıyorsa verilen fetva, boşluğa söylenmiş bir sözden öte bir anlam ifade etmez. Fetva ile "yiğit, delikanlı" anlamına gelen "feta" kelimelerinin aynı kökten gelmesi de bunu gösteriyor. Dolayısıyla fetvanın kelime anlamının kapsamında dilsel anlamda bir güç unsuru vardır. Bu yüzden fetva "bir olayla ilgili olarak uygulanması gereken hükmü açıklayan, güçlükleri çözüme kavuşturan güçlü cevap" şeklinde anlamlandırılmıştır.
Kelimenin dilsel kökenine ve ilmi olarak sunulan anlamına, bir de yukarıdaki fetvanın muhatap aldığı kesimlerin durumuna baktığımız zaman bu fetvanın en büyük eksiğinin güç olduğu apaçık ortadadır. Diğer bir ifadeyle bu fetvayı yürürlüğe koyacak bir "delikanlı" olmadığı için yarımdır, eksiktir sakattır.
Peki bu alimler, kelimenin kökenini, anlamını ve de muhatap aldıkları toplumların ve devletlerin durumunu bilmeden mi bu fetvayı yayınladılar? Kuşkusuz biliyorlar. Ama belki de bir şey yapamamanın mahcubiyetini üzerlerinden atmak için ellerinden gelenin bu olduğunu söylemeye çalıştılar. Şayet muhatap aldıkları toplumların ve de devletlerin bu fetvanın gereğini yerine getirecek maddi ve manevi donanıma sahip olduklarını düşünerek yayınladıysalar bu fetvayı, o zaman gerçekten tükenişin son noktasına vardığımızı ilan etmiş oluyorlar.