Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

M. Yalçın YILMAZ

Azerbaycan-Rusya Geriliminde Türk Aklı

Azerbaycan-Rusya Geriliminde Türk Aklı

06 Temmuz 2025 Pazar

Rusya-Azerbaycan arasındaki gerilim aslında geçtiğimiz yıl Azerbaycan uçağının düşmesiyle başladı. Grozni'ye giden uçağın vurulması Bakü-Moskova ilişkilerinde kırılmaya sebep olmuştu. Bakü yönetimi Rus Kültür Evi'nin Azerbaycan'daki faaliyetlerini yasaklayarak cevap vermişti.

Rusya'nın Yekaterinburg şehrinde Safarov ailesinn iki üyesinin işkenceyle öldürülmesi ise geçtiğimiz hafta yeni bir gerilimi tetikledi. Rus vatandaşı olan ailenin mensuplarına yapılan sert müdahale Rusya'da standart bir uygulama. Rus güvenlik güçleri insan hakları uygulamalarından zaten epeyce uzak.

Moskova'nın bazı Azerbaycanlı işadamlarına dönük tutuklamalarına karşı Bakü yönetimi Sputnik personelini sert bir şekilde tutukladı. Karşılıklı gösteriye dönüşen tutuklamalar tarafların birbirine sert mesajlarının yansımasıydı.

Esas hikaye ise Güney Kafkasya'da yaşanan kültürel dönüşümün etkisiyle Rusya'nın nüfuzunun sorgulandığı bir dönemdeyiz.

Güney Kafkasya'da Batı rüzgarları esiyor. Ticaret ve enerji yollarının güzergâhı belli. Bölgenin yeni elitleri 1980 sonrası doğan politikacılar, bürokratlar. Sovyet döneminin etkisini yitirdiği 90'larda yetişenler rotalarını Batı'ya çevirdiler.

Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Rusya'nın etkisinden uzaklaşarak dünyaya entegre olma arayışında. Bu hiç de kolay değil. Ukrayna'da Abhazya'da sert tepkiler veren Putin Rusya'sı Güney Kafkasya'daki ağırlığının kaybolmasından keyifsiz olacak elbette.

Rus basınında öne çıkarılan cümle şöyle "Erdoğan, Türkiye'nin hem Azerbaycan hem de Rusya ile derin diplomatik ve stratejik ilişkilere sahip olduğunu, durumu dikkatle takip ettiklerini ve her iki tarafı da itidale çağırdıklarını vurguladı." Yaşanan krizin aşılmasında Ankara'nın misyonu görünenden çok daha derin.

Ankara, Güney Kafkasya'nın dünyaya açılan kapısı. Bu koridor hem enerji hem de ticaret içeriyor ancak daha da önemlisi Ankara-Moskova ilişkilerindeki dengeyi de model almak gerekiyor. Bölge ülkelerinin NATO üyeliği son derece tehlikeli ancak bölgedeki ticaret tüm Batı cephesini ilgilendiriyor. Ticaretin akışı ve enerjinin geçişinde küresel aktörler rol oynayacak ancak bu sürecin titiz yürütülmesi gerekiyor.

Türk dış politikası, Güney Kafkasya-Hazar havzasında bölgesel işbirliği platformunu önceliyor. Rusya'yı ürkütmeden kazan kazan siyaseti bölgeyi refaha eriştirebilir. Elbette Şuşa Beyannamesi varken Azerbaycan'ın güvenliği tartışma konusu olamaz ancak meselenin bu boyuta varmadan halli Erdoğan'ın birinci gündemi.

Kardeş Azerbaycan devletinin çıkarları Ankara ile kesişiyor. Bakü'nün dış politikadaki hamleleri de aynı uyumu ve birlikte hareket etmeyi zorunlu kılıyor. Erdebil'de başlayan ayrışmayı Karabağ'da ortadan kaldıran Türk aklı şimdi bölgesel bütünleşmeyi ve ortak çıkarları merkeze alarak küresel nakil hatlarına dahil olmayı zorunlu kılıyor.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.