Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Yazarın Sayfası
Dinle

“Boykot” dersem çık, “nefret” dersem saklan!..

“Boykot” dersem çık, “nefret” dersem saklan!..

11 Nisan 2025 Cuma

Ayrımcılık ve nefret saiki ile işlenen eylemlerin pek azı suç veya kabahat olarak düzenlenmiştir. Boykot konusu konuşulurken başından beri söylediğimiz gibi "çağrıların" değil "çağrılara eklenen ifadelerin" üzerinden meseleye bakmak gerekiyor. Kim tarafından gerçekleştirildiğinin önemi yok. "Ayrımcılık ve nefret" eylemleri topluma büyük zarar veriyor.

TCK m.122

Bu konuda her ne kadar başlığı çok geniş bir alanı ihata ediyormuş gibi dursa da kapsamı dar olan bir düzenleme var: "Nefret ve ayrımcılık suçu". Bu suçun cezası 1 ila 3 yıl arasında değişiyor. Buna göre "dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle bir kimsenin, (a) kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılması, devri veya kiraya verilmesi, (b) kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanması, (c) işe alınması, (d) olağan bir ekonomik etkinlikte bulunması engellenmiş ise suç oluşuyor.

YARGITAY'IN BAKIŞI

Bu konuda 4. Ceza Dairesinin bir kararı üzerinden Yargıtay'ın konuya bakışını özetlemek mümkündür (E. 2021/11263, K. 2023/19698). Olayda sanıkların sosyal paylaşım sitesindeki hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla, mağdurların siyasi düşünceleri nedeniyle ayrımcılık yaparak ekonomik etkinlikte bulunmalarını engellemeye teşebbüs ettikleri ve bu yüzden yargılandıkları görülmektedir. Karar suçun teşebbüse elverişli olmadığını tespit etmiştir. Yapılan çağrıların zayıf kalması sebebiyle "sanıkların işledikleri kabul edilen eylemlerin mağdurların olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmalarını engelleyici boyuta ulaşmadığı, bu nedenle suçun unsurlarının oluşmadığı" yönünde karar vermiştir. Yargıtay'a göre aranan koşul "kuvvetli biçimde" ekonomik faaliyete etki etme unsurudur.

AYRIMCILIK FİİLLERİ

Tek hukuka aykırılık yukardaki suç değil pek tabi. Bu anlamda 6701 s. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunundaki düzenlemeler de önemli. Bu kanunda çok çeşitli ayrımcılık türleri sayılmış. Bir haktan yararlanmayı direkt olarak engellemeyi "doğrudan ayrımcılık" olarak tanımlayan yasa, bunun "birtakım kriterler getirerek" yani kurallar eliyle yapılmasını da "dolaylı ayrımcılık" olarak düzenlemiş. Ayrımcı uygulamanın birden fazla kişiye yönelmesi ise "çoklu ayrımcılık" şeklinde nitelenmiştir.

VARSAYILAN TEMELE DAYALI AYRIMCILIK!

Kanun, gündeme dair ise şöyle bir ayrımcılık tanımı yapmaktadır: "Bir gerçek veya tüzel kişinin, bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerinden birisiyle gerçekte ilgisi olmamasına rağmen, bu temellerden birisini taşıdığı sanılarak hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanma bakımından ayrımcı muameleye maruz kalması" yani "varsayılan temele dayalı ayrımcılık".

AYRIMCILIĞIN DAYANAĞI

Buna göre yukarda sayılan fiillerin baz aldığı ve faili suça iten saik; cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken gibi klasik unsurların yanında yasada servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine yaslanan ayrımcılık da yasaklanmıştır.

İBB'YE AYRIMCILIK CEZASI

Geçen yıl TİHEK (KK 24/482)., İBB'nin toplu işten çıkarmalarında siyasal saikle "ayrımcılık" yapıldığına karar verdi. Kararda şu ifadeler ilginizi çekebilir: "...oldukça geniş bir hareket alanına sahip olan belediye yönetimlerinin kendi siyasal görüşünü paylaştığı veya paylaştığını düşündüğü kişilerin istihdamına yönelmesi, felsefi ve siyasi görüş temelinde eşitsiz muamelenin oluşmasına sebebiyet vermektedir ... mahalli idarelerde meydana gelen iktidar değişikliklerinde yeni gelen yönetimin önceki dönemin istihdam ederek işe aldığı kişilerin hepsinin kendi siyasal partisinin düşüncesinden farklı felsefi ve siyasi görüşe sahip olduğu önyargısıyla hareket etmesi ... varsayılan temelde ayrımcılık olgusunun" varlığına işaret etmektedir.

TAHRİK SUÇLARI MÜMKÜN MÜ?

Bu bağlamda gündeme gelen tartışmaların temelinde "tahrik" unsuru kadar "açık ve yakın tehlike" niteliğinin de arandığını bilmek gerekiyor. Yani bu suçların oluşması için boykot çağrısı yetmediği gibi daha fazla ve yoğun biçimde bir grup insanı diğer kesime karşı fiilen tahrik kabiliyetinin arandığını görürüz... Tüm bunlar bize kırılgan bir ekonomiye sahip ülkemizin bu tip durumlara karşı ayrımcılık mevzuatını düzenlemesi gerektiğini gösteriyor.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.