Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Mustafa SABRİ BEŞER

CHP'li iş adamına Arşimet'in çubuğunu uzattım!

CHP'li iş adamına Arşimet'in çubuğunu uzattım!

10 Nisan 2025 Perşembe

Geçenlerde bir masaya oturduk; mecburiyetten, kendi isteğim değil. Masada "fanatikliğiyle bilinen" CHP'li bir iş adamı da varmış.

Bak işte orada kıvılcım çaktı, deyim yerindeyse "münazara moduna" geçtik.

"İslam çok zor bir din," dedi. "O yüzden kimse yanaşmıyor."

Ben de "Kolay, taptaze, hem de şerbet gibi," demeye çalışınca çetin ceviz çıktı.

Kalktı dedi ki: "Kardeşim, hani İslam taptaze diyorsun? Hocalar, cemaatler her gün bir şey ekliyor, nesi taze?"

Aslında ben de tam bundan yakınıyordum. Eh, işim kolaylaştı, başladım anlatmaya...

Rahmetli babamın veciz bir ifadesi vardır: "Arşimet, "Bana yeterince uzun bir çubuk verin, dünyayı yerinden oynatayım," demiş. Biz de diyoruz ki: "Bana İslam'ın iki ucunu söyleyin, ortasını size ben göstereyim!""

Bugün herkesin başı bir yerde. Kimi "Zorlaştıralım," derken, kimi "Aman boş ver, kolayına kaç," diyor. Ortada duranı bulamayınca, terazi bir o yana, bir bu yana sallanıp duruyor.

İslam ortadan gidin diyor. "Ne çok sıkın ne de iyice salın," diye uyarıyor. Bu da Efendimizin (a.s.m.) "Aşırıya sapanlar helak olur," sözünü destekliyor.

Yani yolun kıyısında kalıp "Ben en iyi Müslümanım," diye bağırana da ortalığı tamamen boşlayana da "Gel şöyle ortada buluşalım," demek en isabetlisi.

Vaziyet tıpkı Arşimet'in çubuğu gibi. Ucunu fazla kaçırırsan dünya başına yıkılır, ayarını tutturursan koca gezegeni bile yerinden oynatırsın.

Bir de ortalıkta dönen kocaman "sır, gizem, uçsuz bucaksız kapılar" hikâyeleri var. Öyle anlatıyorlar ki, sanırsın NASA da bunlardan öğrenmiş roket yakıtını.

Oysa İslam son derece yalın ve basit. Kaynağı belli: Kur'an ve Sünnet.

Tutup da "Ben yeni bir kapı buldum, oradan geçince hidayet bedava, cennet ayakaltı," diyene bir soru: "Kaynağın hangisi?"

Bir bakıyorsun, sıradan bir memur emekli olmuş, gitmiş Amerika'da çiftlik almış, "Ben peygamber oldum," deyip yeni din kuruyor; televizyon kanalı, yayınlar falan...

Bir başkası İngiltere'de, ABD'de krallar gibi ağırlanıp "Al sana yepyeni bir din: Ne namaz var ne niyaz, sadece pozitif enerji!" diye ortalıkta dolaşıyor.

Bazıları servet desteği alıyor, reklamsız 7/24 yayın yapıyor... E normal insan şüphe etmez mi?

Biz de ise bunlardan sürüsüne bereket!

Bir de şu "tasavvufçular" var. E tasavvuf dediğin, aslına bakılırsa insanın kalbini parlatan, ahlakını güzelleştiren, nefsini terbiye eden, Hakk'a yakınlık hâlidir. Ama bunu bahane edip işi muammalarla boğanlar da cabası.

Adam "Vay be, ne yüce mevzular!" deyip peşine takılıyor. Dikkatli bakınca kaynak yok, delil yok. Sadece sisli sözler...

Bu da "kolay" dediğimiz İslam'dan aslında ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor.

Resulullah (s.a.v.) "Bu din kolaydır, zorlaştıran kaybeder," diye uyarıyor. E daha ne diyelim?

Niye bu kadar kasıyoruz?

Çünkü dış etkenler, içerdeki cehalet, bir de böl-yönet taktikleri var. "Bak o hocayı dinle, bu cemaati yücelt, diğeri batıl," diye milleti parçalıyorlar.

Oysa ortayı bulunca, her şey netleşiyor. Bulanık kalınca da ne seküler ne laik ne muhafazakâr yanaşmak istemiyor. Bilakis öcü görmüş gibi kaçıyor!

Arşimet misali, elimizde gayet sağlam bir çubuk var.

Yeter ki bu çubukla uçuruma atlamayalım; dengeyi bulup ortadan tutarsak hem dünyamızı hem ahiretimizi güzelleştiririz.

İslam esrar perdesi arkasında kalacak ya da "Ben buldum, siz bilemezsiniz" diyenlerin eline teslim edilecek bir din değil.

Bu yol hem ortada hem de çok açık.

İhtiyacımız olan şey, aşırılık rüzgârlarına kapılmadan, tam dengede yürümek. Çünkü selamet orada!

Umarım "fanatik CHP'li" iş adamı da bu yazıyı okur.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.