Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Mustafa SABRİ BEŞER

CHP'nin çift dilli anatomisi: İnönü'nün elleriyle İbranice müfredat

CHP'nin çift dilli anatomisi: İnönü'nün elleriyle İbranice müfredat

08 Temmuz 2025 Salı

Bu başlığı atarken sadece bir metafor kurmadım.

Bir vesikayı, bir ifşayı, bir milletin alnına çarpılması gereken çıplak bir hakikatin kelimelerini soydum.

Elime bir kitap geçti.

Midemin sol duvarında, kalbimin iman katmanında, vicdanımın mahrem mahzeninde bir çatlama hissettim.

Rıfat N. Bali imzalı "Betar Türkiye: Bir Siyonist Gençlik Hareketinin Hikâyesi (1933–1971)" benim için bir tarih kitabı değil; bir rejimin alnına kazınmış Siyonist dövmenin belgesidir.

Okuduklarım bilgi değil; bir taşeronluğun, içselleştirilmiş işgalin, belge kılığında kotarılmış zihin mühendisliğinin arşividir.

Yazar bir Türk Yahudi'si. İsrail adlı organize terör çetesiyle yaşıt bir tarihçi. Kitap kendi yayınevinden çıkmış.

Yani sadece yazmamış; üretmiş, tasarlamış ve sistemin içine sızdırmış...

Kitapta anlatılan, halkın gözü önünde büyütülen bir ihanetin ıslak imzalı tutanağıdır.

Kendi halkının çocuklarına Kur'an'ı yasaklayanların, başka bir halkın çocuklarına askerî eğitim verdiği bir rejimin sessiz anlaşmasıdır.

1933'te Türkiye'de kurulan "Betar" adlı Siyonist gençlik örgütü, Filistin'de savaşacak Yahudi gençleri eğitmek üzere faaliyete geçiriliyor.

İbranice eğitim, askerî nizam ve Jabotinsky okumaları yapılıyor.

İzmir Çeşme başta olmak üzere Anadolu'nun çeşitli kasabalarında...

Aynı dönemde, Kur'an okuyan Müslüman çocuklar zindana atılıyor; Yahudi gençler Tel Aviv için yemin ettiriliyor.

Bu bir sapma değil; doğrudan Cumhuriyet kadrolarının bilgisi ve himayesi dâhilinde sürdürülen bir sistem.

"Betar kamplarına resmî müdahale yoktu. MİT ve Emniyet haberdardı. Türk hükümeti gözlemci konumundaydı."

O dönemki Türk hükümeti kimdi?

İsmet İnönü liderliğindeki CHP.

Ve bu kamplarda yetişen gençler, 1948 sonrası Haganah ve MOSSAD gibi yapılarda görev alıyor.

"Betar mezunları, Filistin'de kilit görevler üstlendi."

"Betar üyelerine Filistin'e gitmeleri için özel izinler verildi."

Yani Cumhuriyet öncesi ve sonrası içimize yerleştirilen, senin benim ismimle isimlendirilen bu ülke vatandaşları, pasaportlarıyla başka bir halkı katletmeye gönderildi.

Bu satırlar, Gazze'de ağlayan her yetimin gözyaşına damlatılmış bir tuzdur.

Ezanın yasaklandığı, Kur'an Kurslarının fişlendiği, imam hatiplerin kapatıldığı, başörtüsünün suç sayıldığı bir ülkede; Siyonist militanlara devlet eliyle kolaylık sağlanmış!

İşte bu, bugün CHP'nin arkasına dizildiği zihniyettir.

Özgür Özel'in "İsmet Paşa'nın elleriyle kurtaracağız" dediği o eller, Kur'an'ı susturup Betar'a İbranice marş ezberleten ellerdir.

Tek parti dönemi CHP'nin anatomisi çift dilli anlayacağınız.

Halka Türkçe propaganda, mutfağa İbranice talimat.

Resmî dili "laiklik", fiilî dili "Siyonist lojistik."

İsmet İnönü'nün daktilosu Türkçe basar; mürekkebi Tel Aviv'den akar.

Kur'an halkalarını dağıtan sistem, Betar kamplarına "gözlemci" sıfatıyla meşruiyet verir.

Bugün kaç Betar kaldı bilinmez.

Ama sosyal medyada "İsrail ordusuna katılan çifte vatandaşların vatandaşlıktan çıkarılmasını" talep eden sesler yükseliyor.

Toplum uyanıyor.

Ama asıl tehlike fizikî değil, zihinsel çifte vatandaşlıktır.

Kimisi akademide, kimisi medyada, kimisi siyasette Türkçe konuşuyor ama İbranice düşünüyor.

Bu zihin, Moiz Kohen (Munis Tekinalp) gibi teorisyenlerin ürünüdür. Kemalizm'in kuramsal zeminini inşa eden Moiz Kohen yalnızca bir Siyonist değil; bu rejimin fikrî kaşifesidir.

"Türkleşmek, Muasırlaşmak, İslam'dan arınmak" mottosuyla bu milletin ruhuna seküler klor basmışlardır.

Bugün içimizde kaç çifte Kohen var?

Kaç Tekinalp, kaç Bali, kaç Betar zihniyetli isim bu ülkenin kimlik kartıyla Tel Aviv'in ideolojik subaylığını yapıyor?

Bu yazı bir köşe yazısı değil.

Bu yazı, uyanmakta olan bir millet için kaleme alınmış bir ihbar mektubudur.

Rıfat Bali'nin kitabı, her ne kadar "soğukkanlı bir tarih metni" gibi görünse de işbirlikçiliğin ve kültürel ajanlığın izini süren ideolojik bir teşhir metnidir.

Ve bu kitap, 17 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi'nde, Dr. Gökhan Çınkara tarafından akademik olarak incelenmiş ve şu tespit öne çıkarılmış: "Siyonizm, Türkiye'ye dışarıdan ithal edilen değil; içeride büyütülen bir bilinç mühendisliğidir."

Bu sadece bir akademik tespit değil; bir rejim şerhidir.

Kitap; arşiv belgeleri, mülakatlar, dergi analizleri, mektuplarla örülmüş çok katmanlı bir hafıza çalışması olarak ciddiyeti hak ediyor.

İstanbul Valisi eliyle kurulan spor ve kültür kulüpleri,

Orhan Veli Kanık gibi isimlerin yıllık toplantılara eksiksiz katılımı,

CHP'li emekli generalin soyadından mülhem "Yıldırım Spor Kulübü"nün kurulması,

Atatürk heykellerinin inşası için tanesi beş bin lira olan pasta satışları,

Betar kampında yetişmiş bir Siyonist gencin Kore Savaşı'na Türk birliğinde katılması, ardından Vatan ve Milliyet'te yazarlık yapması ve 1971'de terör çetesi merkezi olan İsrail'e yerleşmesi...

Hepsi belgeli. Hepsi küpürlü. Hepsi fotoğraflı.

Anlıyoruz ki Gazze'ye düşen her bombada, bu topraklarda meşrulaştırılmış bir harfin, bir daktilo vuruşunun, bir "gözlemci" elinin izi vardır.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.