Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

CHP'nin kayyumu!

07 Temmuz 2025 Pazartesi

Yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırmak. nepotizm ve milletin değerlerine saygısızlık şebekesine dönüşen CHP, son kurultayındaki şaibe ile tarihinin en zor günlerini geçiriyor.

Ne tezat ki parti bu en zor döneminde en toy ve en beceriksiz bir heyet ile yönetiliyor!

Düşünün, üç belediye başkanının gözaltına alındığı gün, parti yönetimi alelacele toplanıyor -ki toplanması normaldir hatta gereklidir- ancak dört buçuk saat süren toplantıdan sonra yapılan açıklama, bir partinin kararından ziyade bir militanın iktidara saldırmak için mesnetsiz öfke dolu ve asılsız iddialarla haddi aşan hatta hakaret ve tehdit içeren bir çılgınlık olarak tezahür ediyor.

Artık elliye yakın itirafçı ile yolsuzluğu ayyuka çıkmış olan İBB başkanına bu denli sahip çıkma hali, diyet ödemekten başka bir ifadeyle izah edilemez.

Parti genel başkanının partisini korumak yerine yolsuzluğu sabit olmuş birine kefil olması başka neyle izah edilir ki?!

Adam genel başkan değil adeta partinin başına getirilmiş kayyum gibi hareket ediyor.

Genel başkanlığını borçlu olduğu tutuklu İBB başkanının kayyumu gibi!

Bu kayyum 4.5 saatlik MYK toplantısından sonra yaptığı konuşma ile bir siyasetçi değil eylem yapma hazırlığı içinde olan illegal bir yapının militan sözcüsü gibi konuştu.

Bir parti genel başkanı her şeyden önce partisinin temiz kalmasını hedefler ve yolsuzluğa sahip çıkmaz.

Ana muhalefetin genel başkanı ise, 50'ye yakın itiraf ile yolsuzluğu artık sabit hale gelmiş İBB başkanına sahip çıkıp kefil oluyor.

Suçsuz olduğuna inandığı için sahip çıkması anlaşılabilir. O zaman itirafçıların iddialarına cevap vererek başkanına sahip çıkması gerekmez mi?

Adamlar kime nerede nasıl ne kadar rüşvet verdiğini iddia etmiyorlar itiraf ve ispat ediyorlar.

Eğer bunlar yalansa genel başkanın iddialara cevap vermesi gerekir. Genel başkan tam tersini yapıyor her itirafı iftira olarak algılıyor ve hedefe cumhurbaşkanının koyarak yolsuzluğu yapanı değil yolsuzluğu soruşturanı suçluyor.

İstanbul Başsavcısı'nın şahsına hakaret ederek yargıya saldırıyor.

Sonra yine yolsuzluk iddialarına cevap vermek yerine 'neden hep partisinden seçilenlere soruşturma açılıyor?' diye yargının iktidar partisi belediyeleri kayırdığını söylüyor.

Son yazıda İçişleri bakanlığının geçen sene soruşturma izni verdiği belediyeler arasında en fazla AK Parti'den seçilen başkanlar olduğunu yazdım. İki de örnek verdim.

Şu anda elimde yolsuzluk rüşvet ve terör suçlarından cezalandırılmış ve davası devam eden 16 AK Partili belediye başkanları listesi var. (Şırnak Uludere, Şırnak hilal, Şırnak Şenoba, Mudanya Güzelyalı, Diyarbakır Bağlar, Burdur Bucak, Erzurum Horasan, Erzurum Aziziye, Erzurum Aşkale, Gaziantep Nurdağı,Giresun Çamoluk, kayseri Develi, Nevşehir Nar, Sakarya Pamukova, Şanlıurfa Ceylanpınar, Yalova Şubaşı)

CHP Genel başkanının görmezden geldiği bunların hepsi AK Parti'den seçilmiş, soruşturma açılmış, ceza almışlar hapse girmişler bir kaçının davası da devam ediyor.

Hızını alamıyor 'AK Parti'nin istifa ettirdiği 5 büyük şehir başkanı hakkında neden soruşturma açılmıyor?' diyor.

O istifalar AK Parti'nin kendini koruma refleksiydi.

Parti siyaseten büyük zarar gördü ama FETÖ ile mücadele bağlamında başta İBB başkanı Kadir Topbaş olmak üzere -haklarında soruşturma açılacak somut bir dosya olmadığı halde- 5 büyük şehir başkanı istifa ettirilerek parti kimi iddialardan arındırıldı.

CHP ise yolsuzluğu itiraflarla netleşen başkanlara sahip çıkıyor!

Siyasi parti yönetimleri arasındaki farktır bu!

Sadece 'Biz yargıya dosya verdik bakmadılar.' diyorlar. Ama o dosyaların içeriğini açıklamıyorlar çünkü açıklayacakları bir yolsuzluk bulamıyorlar.

İsim ve adres olarak CHP Genel Başkanı sadece Isparta Belediyesi'ni andı. Başkanın kullandığı makam aracının plakasını da göstererek.

'Bu aracı itirafçı olan şahıs verdi neden ona soruşturma açılmıyor?' diye kamuoyunu yanıltmaya yeltendi!

Oysa gerçek şu ki, Türkiye'de birçok belediyede ihale almış olan şahıs Isparta Belediyesi'nden de ihale almış ve belediyeye 10 ticari araç bir de makam aracı hibe etmiş. Hibe işlemi de belediye meclisi onayıyla gerçekleşmiş. Yani gizli saklı bir araç tahsisi yok, başkanın şahsına verilmiş bir araç yok. O plakasını gösterdiği araç da resmen belediyenin mülkiyetinde. Ve o dönemde belediye meclis üyesi olan şimdiki CHP il başkanı da bu kazanım için teşekkür edenler arasında.

CHP Genel Başkanı'nın verdiği en somut örnek bu araç meselesi, onun da kanuna hukuka aykırı bir yönü yok.

Ama utanmadan o aracı başkanın şahsına verdi demeye getiriyor ve tam 'mal bulmuş mağribi misali' seviniyor.

Siyaseten eleştirilebilir ama 'Neden soruşturma açılmadı?' diye sormak cehalet değilse aymazlıktır, zavallılıktır!

Asıl hedefi cumhurbaşkanı ya devam ediyor, cumhurbaşkanlığı uçağındaki gazetecileri hedefe koyarak Başkan Erdoğan'a kimsenin soru soramadığın çekim yapamadığını söylüyor.

Dün uçağa binen gazetecilerden açıklamalar geldi. Soruları kendilerinin sorduğu ve isteyenin çekim yapabildiğini açıklamak zorunda kaldılar.

Bir genel başkanın düştüğü duruma bakar mısınız?!

Konuşması boyunca cumhurbaşkanına hakaret eden ve meydan okuyan dil kullanırken de haddi aşıyor.

Yaptığı mitinglerin fragman olduğunu söylüyor ve 'Korkunun ne olduğunu göreceksin!' diyerek cumhurbaşkanını tehdit ediyor.

Halkı sokağa dökeceğini çok çirkin bir dille ifade ediyor!

'Allah'ın korkağı, aklını başına topla' gibi yakışıksız laflar sarf ediyor.

Hadi hepsini siyasi tepki olarak algılayalım.

Peki ya "Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. Bana bu milleti sokağa davet ettirme. Ondan sonra Mısır'daki meydanı izlediğiniz gibi izlersin." tehdidine ne demeli!

Mısırdaki meydandan maksat seçilmiş Cumhurbaşkanı Mürsi'ye karşı emparyalist güçlerin sokağa döktüğü meydanlardır ki o meydanlardan sonra askeri darbe gelmiştir.(Aynı tarihlerde aynı senaryoyu Türkiye'de de Gezi olayları ile oynadılar, başaramadılar!)

CHP Genel Başkanı bu tehdit ile siyaset dilinin ötesine geçmiş ve açıkça darbe tehdidinde bulunmuştur.

CHP Genel Başkanı sadece pusulayı değil kontrolü de kaybetmiştir.

Demokrasi dışı bir arayış içine girmiştir.

Ülkeyi felakete sürüklemeyi göze almıştır.

Dolayısıyla hakkında soruşturma açılması gayet normaldir.

Tüm bu tavırlarıyla CHP Genel Başkanı siyaset üretememenin ve partisini koruyamamanın refleksiyle iktidara saldırarak tatmin olmaya çalışıyor.

Bu saldırgan hırçın ve kontrolsüz tavrıyla partisinin tabanını konsolide edebilir ama CHP oyları onu iktidara taşıyamaz.

Daha partisini idare edemeyen, yolsuzlukları savunan ve nepotizmle anılan bir kadroyu millet niye iktidara taşısın ki?!

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.