Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Yazarın Sayfası
Dinle

Depremler bitmez, biz ne durumdayız!

Depremler bitmez, biz ne durumdayız!

25 Nisan 2025 Cuma

6.2'lik 13 saniyelik depremi ucuz atlattık. Çok şükür.

Şimdilerde ise anlamsız bulduğum bir tartışma var gündemde.

"Daha büyük bir deprem olabilir ya da olmaz" tartışması...

Cevabını hiçbir zaman net biçimde bilemeyeceğimiz bir tartışma bu. Bilimsel verilere dayanıyor olsa da birer tahmin bunlar. Bize düşen tek şey var o da hızlı bir hazırlık yapmak...

ÇUVALDIZDAN ÖNCE İĞNE...

Ev alırken güneş görüp görmediğine, oda sayısına, konumuna, mutfağının büyüklüğüne bakıyoruz ama hiçbirimizi kolon yapısı, taşıyıcı malzeme kalitesi ilgilendirmiyor!

Hangimiz binamızı deprem konusunda incelettik?

Çuvaldızı idari birimler hak ediyor diyelim! Ya peki kendimize batırdık mı iğneyi.

Binamızda deprem tatbikatı yaptık mı? Bina toplantısının gündemi deprem oldu mu? Deprem sonrası yardımın gecikmesi ihtimaline dair temel ihtiyaçlarımız konusunda ne yapacağımızı konuştuk mu bina sakinleriyle?

KENTSEL DÖNÜŞÜME DİRENME!

Bir evin birkaç metre küçük de olsa, katı bir kat düşük de olsa dayanıklı olmasının önemli olduğunu deprem olunca idrak ediyoruz. Deprem bilinci noktasının düğümlendiği bir alandır burası. "Bu şartlarda yaptırmam!" diyerek mülkiyet hakkına dayanan itirazların ve "mahallemizi elimizden alacaklar" sloganlarının evler depremde göçünce hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını bilmemiz gerekiyor...!

HERKES YÜKÜMLÜ

Meselenin teknik yönü önemli. Planlama, kentleşme ve imar konularının uzmanlarınca ele alınması "siyasi" tartışmalardan uzak biçimde yürütülmesi gerekiyor.

İstanbul konusu ise daha özel bir durum içeriyor. İstanbul depreme hazır değil. Bunda herkesin sorumluluğu var. Ama dönem sorumlu arama dönemi değil... Çözümü sunana, dayanıklı yapılar için çalışana destek olmak gerekiyor. Amasız ve fakatsız...

DEPREMDEN FAZLASI

İstanbul'da olası bir deprem Türkiye'de tedarik zincirlerinin aksamasına, üretimin durmasına kısacası tüm ülkenin deprem etkisi yaşamasına sebep olur...

Ülkeyi "yardım" adı altında müdahaleye açık ve riskli bir duruma sevk edebilir. "Abartıyorsun" diyebilirsiniz. Ama şöyle düşünelim: İstanbul'da şiddetli bir deprem oldu, yıkımlar fazla. Bir hafta sonra Anadolu'da ahval ne olur?

Dikkat edelim, İstanbul'da büyük bir deprem, depremden daha büyük bir sorun demektir...

DEPREM HUKUKU

Kentleşme, imar ve deprem konularında okumaya gayret eden bir hukukçu olarak bazı önerilerimi paylaşmak istiyorum:

(1) Mülkiyet hakkı yaşam hakkından kutsal olamaz. Buna göre bir yer depreme mukavim (dayanıklı) değilse mülkiyete konu olamamalı. Depreme özgü özel bir madde Anayasaya girmeli.

(2) Kentsel dönüşüm konusunda idare mahkemelerine açılan idari davalarda işlemin şekil yönünden incelenip davanın kabul edilmesi uygulaması kaldırılmalı. Mahkemelerin idarelerin şekli eksikliği gidermesi için süre vereceği bir uygulamaya geçilmeli. Bunun için İdari Yargılama Usulü Kanununda değişiklik gerekiyor. 20/D maddesi eklenerek özel bir yargılama sistemi getirilmeli.

(3) Belediyelerin imar komisyonlarında görev alacak meclis üyelerinin inşaat, jeoloji, mimarlık vb. bölümlerden mezuniyeti zorunlu olmalı. Bu kimselerin sorumluluğu da özlük hakları da yeniden düzenlenmeli.

(4) Binaların iki yılda bir deprem kontrolü zorunluluğu şart. Yılda iki kez de kat sakinlerine deprem toplantısı ve tatbikatı mecburiyeti getirilmeli.

(5) Yapı denetim sisteminden asla taviz verilmemeli. Bu alanda çalışanların "bağımsız" denetim yapmaları için desteklenmesi ve hatta çekirdek kadro dışında kısmi zamanlı çalışma ile daha çok uzmanın bu iş süreçlerine dahil edilmesinin önündeki "idari" engeller kaldırılmalı. Yer (zemin) bilimciler, yapı denetim kuruluşlarının çekirdek kadrosuna eklenmeli...

Ve son olarak imar mahkemelerini, imar polisini, deprem için geçerli yeni bir olağanüstü hal sistemini konuşmalıyız.

Depremin şiddeti düşük, süresi kısaydı.

Bunu "ikaz" olarak kabul edip tüm gücümüzü bu alana sevk etmeliyiz.

Geçmiş olsun İstanbul...

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.