Liselerdeki çeteleşmiş şiddet gruplarının haberleri zaman zaman çıkıyordu önümüze. Genelde erkek çocukların veya delikanlıların arasında yaşandığına şahit olduğumuz olaylar, son zamanlarda genç kızların da çeteleştiği haberleriyle katmerleniyor.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre (WHO), "gençler arasında yaşanan saldırganlık ve şiddet olayları'' dünya toplumlarının en önemli sorunları arasındadır. Dünya genelinde gençler arasında yaşanan saldırganlık içeren ve şiddetle sonuçlanan olaylar,ne yazık ki; "ölüm ve sakatlık" nedenleri arasında ilk sıradadır. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre lise öğrencileri arasında sözel zorbalığın %33,5, fiziksel zorbalığın %35,5, duygusal zorbalığın %28,3 ve cinsel zorbalığın %15 oranında olduğu belirlenmiştir. 2007'deki Meclis Araştırma Komisyonu Raporu'na göre ise; gençlerin % 22'si fiziksel şiddet, %53'ü sözel şiddet, %36,3'ü duygusal şiddet ve %15,8'i cinsel şiddet ile karşılaşmakta, %35,5'i fiziksel, yüzde 48,7'si sözel, yüzde 27,6'sı duygusal, yüzde 11,7'si cinsel şiddet uygulamaktadır...
Bunlar 2007'deki sonuçlar. Bu oranların artığına dair ciddi bir endişem var benim...
Geçen gün Ankara Keçiören'de bir parkta aralarına alarak dayak attıkları kız öğrencinin bir yandan da videoya çektikleri dayak yiyiş sahneleriyle bu kez kızların şiddeti pes dedirtti. Meslek lisesi öğrencileriymiş... Arkadaşlarını çembere alıp olmadık işkenceler yapıyorlar. Akıl alır gibi değil bir de bunu sosyal medyada yayımlamışlar. Zaten toplumun haber alması da bu şekilde gerçekleşti, herkes kız öğrencilerin bu halinden yaka silkti...
Ankara Valiliği'nin olay ile ilgili açıklamasını okudum: "Keçiören ilçemizdeki bir parkta vuku bulan ve bir grup kız öğrenci tarafından bir kız öğrenciye yönelik akran zorbalık görüntülerini içeren olay ile ilgili olarak adli/idari inceleme ve tahkikat başlatılmıştır. Olaya karışan şüpheli 5 öğrenci tespit edilerek yakalanmış ve Cumhuriyet Savcılığı'nın talimatı doğrultusunda usulüne uygun şekilde ifadeleri alınarak adli makamlara sevk edilmiştir. Ayrıca 2 öğrenci hakkında Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 175'inci maddesi kapsamında 10 gün okuldan uzaklaştırma tedbiri kararı uygulanmış olup; olaya karışan tüm öğrenciler hakkında idari işlem ve incelemeler sürdürülmektedir"... İnşallah daha ağır cezalar alırlar...
Bu çocukları nasıl bu şekilde yetiştirdik bizler? Bu toplumun, ailelerin, okulların, eğitim sisteminin, medyaların, bizlerin şuçumuz hakkında, kara kara düşünmemiz gerekiyor. Bu konuyu Milli Eğitim ve Gençlik-Spor Bakanlığı ortaklaşa yapacakları bir şura ile, farklı koordinasyonlarla en kısa zamanda ele alsalar ne güzel olurdu!
10 gün sonra uzaklaştırılan öğrenciler geri gelince ne olacak peki?
Peki ya videoya çekilmeyip de bizlerin henüz görmediği zorbalıklar nasıl cezasını bulacak?
Yaşanan olayları ''akran zorbalığı'' başlığında genelleştirmek, o zorbalıkları biraz da ufaltmak olmuyor mu? Yani çocuklar arasında yaşanan türden zorbalıklar gibi bir şey geliyor benim aklıma ''akran zorbalığı'' dendiğinde... Maazallah arkadaşlarını döven kızlar, benim diyen yetişkin kadınlardan bile güçlü, ne diyeceğiz bunlara çocuk mu diyeceğiz, öğrenci oldukları için yaşanan olayları çocuk kavgası olarak kabul edip geçecek miyiz?
İstanbul'da Fikirtepe'de yaşanan Ahmet Minguzzi cinayetinde de katil ve yancıları 18 yaş altındaki mahluklar oldukları için, haklarında ''suça sürüklenmiş çocuklar'' ifadesi kullanılıyordu. Çocuk, her nasılsa, nefret ettiği diğer çocuğu tam beş kez bıçaklamıştı hem de kalbinden, diğerleri ise yere düşünce kafasını yüzünü tekmelemişlerdi... Hiç tanımadıkları başka bir çocuğa karşı bu kadar çok kini, nefreti nasıl da biriktirmişlerdi... Çocuk muydu bunlar? Çocuk oldukları için mazur görülmeli miydiler? Kalbinden tam 5 kez! Olsun çocuk! Böyle mi demeliyiz?
Adalet, bu tip olaylarla tek tek söndürülüyor aslında. Bir toplumda adaletin sönmesi demek o toplumun çökmesi anlamındadır. İnsanlar hukuka, kanuna, adalete güvenmediklerinde cezaları kendileri kesmeye başlarlarsa, ülke adete bir deliler evine döner... Dikkat düdüklü tencere son perdeden ıslık çalmaya başlamış! Patlamadan söndürmek gerekiyor altını...
Bu iki kavramı artık kabul etmiyor benim vicdanım: 1- Akran zorbalığı. 2- Suça sürüklenmiş çocuk... Cezai sistemde müeyyidelere dair adil bir düzenleme olmadığı taktirde, okullarda veya okul dışında ama öğrenci topluluğunun işlediği suçlar; sanki suç değilmiş, çocuk kavgasıymış gibi görülmeye devam edecektir. Gençler arasındaki çeteleşmeler de öyle. Hele ki 28 Şubat ile birlikte tamamen işlevsiz hale getirilmiş olan meslek liseleri adeta kontrol edilemeyen gençlerin yığıldığı okullar haline gelmiştir...
Cezai sistemde acilen bir düzenleme yapılarak ''suç sürüklenmiş çocuk'' tanımının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Çünkü pek çok suç kompetanı bu tip çocukları bir suç makinası olarak kullanmaktadır. Suçları bizzat işleyen veya üstlenen bu çocuklar, çocuk olmanın verdiği müeyyide boşluğundan yararlanmaktadırlar ne yazık ki...
Şayet adaleti sağlayamazsak yarın karşımıza daha büyük felaketler çıkabilir. Şahsen benim çocuğumu bu şekilde dövüp kameraya çekseler, cezalarını kendi elimle ben veririm diye geçiyor aklımdan... Torunlarım doğduktan sonra mı böyle oldum bilmiyorum... Ama her iki olay da öyle çok benziyor ki birbirine. Hiç tanımadığım halde Ahmet için üzülüyorum, hiç tanımadığım halde arkadaşlarını döven kızların saçlarını çekiyorum içimden...
Çaresizlik ne acı!
Cezalar ağırlaştırılmadığı sürece, suçlar işlenmeye devam edecek!
Çaresizlik çok acı!