Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Ergün YILDIRIM

Mağara döneminin sonu: PKK'nın silah bırakması

Mağara döneminin sonu: PKK'nın silah bırakması

11 Temmuz 2025 Cuma

Türkiye bazen çok şaşırtıcı adımlar atıyor. Beklenmedik iyi adımlar da bunlar arasında. Fakat bu defa bütün Orta Doğu ve dünyayı şaşırtıcı adımlar atıyor. Dün Süleymaniye'de bir grup PKK'lının mağaradan çıkarak silahlarını yakmaları da bunu anlatıyor. Silah, örgüt ve mağara dönemi sona eriyor.

Mağara, içe dönük, topluma kapalı bir mekândır. Dağda saklanmayı anlatır. Toplum dışına çıkmadan ona saldırmaya dönüşümün yeri haline de gelebilir. PKK'nın mağaraları tam da böyledir. Şiddet örgütlü ve en kanlı biçimde yıllarca mağaralardan topluma yayıldı. Yarım yüzyıla varan bir süre. Mağaradan gelerek patlayan silahların olduğu zamanlar 19 yaşlardaydık. Bugün 60 yaşındayım. Hayatımın en verimli zamanları Türkiye'de bu mağaradan gelen şiddetin tartışmaları, güvenlikçi siyasetleri, faili meçhulleri, katliamları gölgesinde geçti. Hele ki bizim gibi ülke gidişatına karşı duyarlı olan insanlar için...

Şimdi bu mağara adamların silahlarından ve örgütünden kurtuluyoruz. Silahlar terkediliyor, siyasete geçiliyor. Türk demokrasisinin kanatlarına sığınılıyor. Muhteşem bir şey. Muhalefeti isyan ve silahla yapmak yerine demokrasi içinde durarak yapmak... Türkiye'yi Orta Doğu ve İslam dünyasında ayrıcalıklı kılan da budur. Yani muhalefet yapma imkanını tanıyan bir demokrasiye sahip olmak... Zaman zaman darbelerle topal ve yaralı hale de gelse yine de varlığını koruyor. Çok kıymetli bir yönümüz bu.

PKK'nın silah bırakması ve kendisini fesh etmenin somut adımlarını atması Türkiye siyasetinde yeni bir döneme geçmeyi de ifade edecek. DEM, artık kandil ve silahın esaretinden kurtularak rahat siyaset yapacak. Güvenlikçi siyaset önemini epey kaybedecek. Şiddet ve silahı gösterme bahanesi kalmayacak. Türkiye için en büyük bölünme tehdidi olan PKK yapısı yok artık. Demokrasimiz yeniden ayağa kalkmak ve Orta Doğu'da yeniden umudun adresi olmaya başlayacak.

Siyasetten daha fazla sosyolojik sonuçlar önem taşır. Bence siyaseti de uzun sürede yaşatacak sosyolojidir. Millet olmadan siyaset olmaz! Milletin varlığı birincildir. Millet varlığı iki önemli tehditle yüz yüze. Bunlardan en önemlisi Türk-Kürt ayrışmasıyla toplumun segmentleşmesi. Yani parçalanması. İki etnisite etrafında birbirine yabancılaşan iki kocaman toplumsal kesimler. Milyonlarca insan Kürt kimliğini etnikçi siyasete taşıyarak millet yapımızdan ayrışıyordu. Ruh ve duygu olarak millet varlığımızı tehdit eden en büyük ve de olumsuz gelişmeydi bu. Şimdi Terörsüz Türkiye veya Barış ve Demokratik Toplum süreciyle buradan çıkıyoruz.

Kürtlerin milyonlarca kitle ve blok halinde Türkiye'nin millet ruhundan ayrı, farklı, dışlanmış ve hatta karşıt hale gelme süreci durdu. Durduruldu. Sosyolojik akış ve yön kötüye gidiyordu. Terörsüz Türkiye arayışı ile buna dur deniliyor. Yeniden milletin büyük varlığında beraber olma, kardeş olma ve bir millet olma mecrasına akacak bir siyasete gidiliyor. Kanın durmasından daha da önemli budur. Güvenlikten daha fazla değerli olan bu sosyolojik gerçekliktir.

Tek millet ruhumuzu ve bilincimizi yeniden ihya etmek için seferber olmalıyız. İnşa demiyorum, ihya diyorum. Çünkü biz bu topraklarda bin yıldır zaten bir milletiz. Kardeşlik ile yaşamışız. Yüzyıldır "inkar, asimilasyon ve ret politikaları" ile bu millet ruhu zedelendi, kardeşlik ruhu sarsıldı. Şimdi onu ihya ederek yeniden canlı, hayırlı ve iyi bir hale getirebiliriz.

Zaten şiddet örgütünün ve siyasetinin terkinden önce de atılan adımlarla epeydir bu yenilenme devam etmektedir. Artık durdurulan reform/ihya ve tecdit yolu, yeniden önünün açılarak yeni hamlelerle sürmeli. Belki Erdoğan bugün bunları konuşacak. Beklentim de bu yöndedir. Bin yıldır bu topraklarda farklılıkları ile beraber yaşamış Büyük Milletin ruh beklentisi budur. Mağara yerine Mecliste yaşama hakkı veren irade de büyüktür. Ona da selam olsun!

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.