Filologların ortak kanaatine göre, Arapça, harf, kelime ve isim itibariyle insan fıtratıyla, tabiatıyla, en çok örtüşen, duygularını en isabetli şekilde ifade eden dillerin başında gelir.
Mesela Arap alfabesindeki "Tı" harfinin şekli, aslında "Sad" harfinin insana sabır, genişlik, dinginlik telkin eden şeklinin sonunda biri dikey, biri de yatay uzanan iki çizgiyle ondan farklılaşıyor. Hem Allah'a hem tabiat yasalarına başkaldırıyı, kafasının dikine gitmeyi temsil ediyor gibi. Nitekim taşmayı, aşmayı, azmayı, uçlarda dolaşmayı, elde olanla yetinmemeyi çağrıştıran bir görünümü var bu harfin. O yüzden "Tı" ile başlayan kelimelerin hemen hemen hepsi, bulunulan tabiî konumdan taşmayı çağrıştıran bir anlama sahiptir. Örneğin "Tarab" kelimesi, coşmak, keyiflenmek, normal davranışların sınırından taşan hareketler sergilemek demektir. Sazıyla ahenkli sözleriyle, ritmik ve kıvrak raksıyla etrafını coşturan kimselere de bu yüzden "Mutrib" denmiş. Mesela "Tağa", azdı, haddini aştı demektir. Allah'a başkaldıran yönetici anlamına gelen "Tağut" bu kökten türetilmiş. Ya da "Taraqa" fiili, yola çıktı, evinden ayrıldı, kapıyı çaldı, zorladı, dövdü anlamına gelir. Demiri dövmek için kullanılan çekicin Arapça adı "Mitrak"tır. Bu yüzden yıldızların genel görünümünden farklı olarak daha fazla ışık saçan, göze batan bir yıldıza "Tarık" adı verilmiş. Bazılarına göre, gece karanlığını delip taşan bütün yıldızların genel adıdır "Tarık". "Tı" harfi ile başlayan kelimelerden biri de uç, kenar anlamına gelen "taraf"tır. Mesela Arapçada siyasal, düşünsel, ekonomik, bireysel veya toplumsal bir konuda standart dışı davranan, aşırı giden, uçlarda dolaşan kimseler için bu kökten türetilen "Mutatarrif" kelimesi kullanılır. Bir de aynı kökten gelmeyen, ikinci ve üçüncü harfleri aynı olmakla birlikte ilk harflerin ortak mahrecinden dolayı ona yakın, ama daha vurgulu bir anlam ifade eden ve "Tı" harfinden daha sert ve daha şiddetli olan "Ta" harfiyle başlayan "Mutraf" kelimesi var. Varlık içinde şımaran, sahip olduğu büyük güçten dolayı azan, tuğyan eden kimse anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim, bir toplumun yönetimine "Mutraf" olan kimselerin gelmesini, o toplumun helak olmasının sebebi olarak gösterir, Allah'a ve tabiat yasalarına başkaldırmanın en sert, en şiddetli aşamasını temsil ettikleri için: "Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde oranın varlık içinde şımarmış kimselerini yönetici yaparız; onlar da orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helake müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz" (İsra, 16).
Ayette geçen ve "yönetici yaparız" şeklinde tercüme ettiğimiz "emerna" fiili "emr" kökünden türemiş. Müfessirler bu kelimeyi "yönetici yaparız"ın yanında "sayılarını çoğaltırız" ve "onlara emrederiz" şeklinde de açıklamışlar.
Trump'ı ikinci kez başkanlığa seçildiği günden beri takip ediyorum herkes gibi. Tam bir "mutraf" profili çiziyor, müfessirlerin kelimeye verdikleri her üç anlam itibariyle de. Gazze'de insanı, çevreyi mahveden, kadın, çocuk demeden kımıldayan her canlıyı acımasızca yok eden İsrail'e en güçlü şekilde arka çıkıyor. İsrail'in kan dökmekte yetersiz kaldığı yerde, kesesinin, silah fabrikalarının yanında, cehenneminin de ağzını açıyor. Gazzelileri başka diyarlara sürgün etmenin planlarını yapıyor. Buna itiraz edenleri en sert biçimde tehdit ediyor. Yemen gibi, her şeyi göze alarak Gazze'ye destek olanları atom bombalarının gücüne denk silahlarla vuruyor. Yakıyor, yıkıyor. Daha da yapacağını söylüyor. Çünkü ben güçlüyüm diyor korkunç bir şımarıklıkla. Dediğini yapmayan ülkelerin mallarına akıl almaz vergiler koyuyor, oturup makul bir yol bulalım diye arayanları, "... yalıyarlar" diye büyük bir küstahlıkla, tam bir "mutraf" şımarıklığıyla onları aşağılıyor. Bu da Amerikan ülkesinin helak sürecinin başladığını hissettiriyor, çünkü başlarında bir "Mutraf" var.
Gördüğünüz gibi bugün harflerden, kelimelerden konuya girdik, henüz son cümleyi kurmadık. O son cümle için "bekleyin, ben de sizinle birlikte bekliyorum" (Tur, 31).