Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Yazarın Sayfası
Dinle

“Ümmetin” hukuki kodlarına dair…

“Ümmetin” hukuki kodlarına dair…

18 Temmuz 2025 Cuma

Birkaç gündür ümmet kavramı üzerinden bir tartışma ve bölünmeye şahitlik ediyoruz. Konu ağırlıklı olarak sosyolojinin ve ilahiyatın alanı ama meselenin bir de hukuki boyutu var. İşte bugün "mevzuat arkeolojisi" yapmak istedim, ümmet kavramı üzerine...

LOZAN'DAKİ AYIRIM

Lozan Antlaşmasını okuduğumuzda Türkiye'yi "Müslümanlar" ve "azınlıklar" diye tasnif eder. Burada azınlıklara tanınan hakların benzerinin Yunanistan'daki Müslümanlar için geçerli olacağı kayıtlanır... (m.37-45).

ANAYASADAKİ İSLAM İFADESİ

Lozan 1923'te imza edilmiş olsa da zaten bu kabul, ilk Anayasa'daki durumla örtüşür. 1921 ve 1924 tarihli düzenlemede "Türkiye Devletinin dini, Dini İslâm'dır" hükmü vardır (m.2). 1928'de "İslam" ifadesi çıkarılır. Bundan tam dokuz yıl sonra şu ifade eklenir anayasaya: "Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır..."

GEREKÇE İLGİNÇTİR...

Bu değişikliğin gerekçesi şöyledir: "Din ile devletin ayrılma prensibi, devlet ve hükümetçe dinsizliğin desteklendiği manasına gelmemelidir. Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması; dinlerin, devleti idare edenler ve edecekler elinde bir alet olmaktan kurtuluş teminatıdır..." (1)

HİLAFETİN KALDIRILMASI

Urfa Mebusu Şeyh Saffet Efendi teklifini şöyle gerekçelendirir: "Esasen hilafet, emirlik; İslam'ın doğup gelişmeye başladığı zamanlarda, hükumet anlamı ve görevlerini ifade etmektedir. Dolayısıyla dünya ve ahirete yönelik görevleri yerine getirmekle sorumlu olan mevcut hükumet-i İslamiyenin yanında ayrıca bir halifeye gerek yoktur (2)." Kanunda bu mantığa yakın seyreder: "Halifenin elinden bu ünvanı alınmıştır. Hilâfet, Hükümetin ve Cumhuriyetin anlam ve kavramında esasen bulunduğu için Hilâfet makamı da kaldırılmıştır" (RG.6. 3. 1924-63, 431s.k.) (3)

TEVHİD-İ TEDRİSAT

Yine 1924'te ülkedeki tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanır. Yedi maddeden oluşan yasa, vakıflar idaresine bağlı medrese ve okulların tümünü kapsar. Böylece dini eğitim veren kurumlar kapatılır. 1926 yılında çıkarılan Maarif teşkilatına dair kanunla "yeni eğitim" sistemine geçilir. Ancak "İslam" kavramının çıkarılmasından sonraki sistematik "ümmet çağrışımından uzaklaşma" sürecinin durduğu bir yer vardır!

DİYANET İŞLERİ REİSLİĞİ...

Hilafetin kaldırıldığı gün Şer'iye Vekaleti (Din İşleri Bakanlığı) kaldırılmış ve yerine Diyanet İşleri Reisliği getirilmiştir. Ancak görevleri kanunda yer almayan bir kurumdur. Bu belirsizlik 1934'te yerinin netliğe bırakır ve resmen "dini, ilmi, ahlaki, içtimai ve iktisadi ihtiyaçlarına göre eserler yazmak ve başkaları tarafından yazılan Kuran-ı Kerim ve ahadisi şerife tercümelerinin ve dinî asarın tetkiki ile de uğraşmak" şeklinde bir görev tanımı verilir (m.2) (4)

KODLARIN ÜSTÜ TOZLU...

Meseleye hukuki açıdan baktığımı söylemiştim. Bir yandan kavramsal olarak ümmeti çağrıştıran ifadeleri ana metinlerden çıkarma eğilimi, diğer yanda 1924 yılında İmam Hatip Mektepleri adı altında 29 merkezde açılan okullar. Anayasalarından açıkça İslam dinini benimseyen Irak, İran ve Afganistan'la kurulan Sadabat Paktı (5). Mesela halen yürürlükte olan 1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanununda ortak mallar arasında mabet olarak sadece camiler sayılır ve mektepler sayılır, imam köy yönetiminde söz sahibidir. Bunu birçok o tarihli mevzuatta görebiliriz. 633 s. Kanuna göre Diyanet (6), İslam dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihî tecrübesini ve güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dinî konularda karar vermek, görüş bildirmek ve dinî soruları cevaplandırmakla görevlidir. "Türk ve İslam arkeolojisi ve ilgili bilim alanlarında insanlığın ortak birikim ve değerlerini" araştırmakla görevli yapıların kurulması. (7439 Sk.) 1969'dan beri üyesi olunan amacı "İslam Dünyasının hak ve çıkarlarını korumak" olan İslam İşbirliği Teşkilatındaki misyon. İşte bu saydıklarımız üstü tozlansa da dini yaklaşımın bir biçimde halen var olduğunu gösteriyor...

DİNDAR, DEMOKRAT ÜLKELER...

Ümmet bağlamında meseleyi rejim tartışmasına çekenlerin örnek verdiği Avrupa'yı de pek bilmedikleri açık... AB uygulamasında Hıristiyanlığın "hâkim" olduğu bilinir bunun mevzuat kaynağı da vardır. Mesela Yunanistan Anayasasına göre "Doğu Ortodoksluğu" ülkenin "hâkim dini" olarak tanımlanır (m.3). İspanya Anayasasına göre devlet "...Katolik Kilisesi ve diğer mezheplerle uygun iş birliğini sürdürür..." (m.16/3). İtalya ise "Katolik Kilisesi" ile devleti aynı tümcede "bağımsız ve egemen" olarak niteler (m.7-8). Polonya Anayasası ise "Kiliselere" metinde yer verir (m.25/4-5). Bu sıralamayı uzatabiliriz...

KOPMAZ BAĞ!

Avrupa'da metinlere açıkça girmesinde beis görünmeyen din meselesinin mevzuatımızdaki geçmişi ve hukukumuzdaki seyri böyle. Tüm girişimlere rağmen kopamamış bir bağ var ortada... İzi halen duruyor hukukta... Hatta halifeliğin "doğal olarak var olduğu kabul edilen" mecraya atıfla kaldırılması, hükümetlere bu anlamının da ıskalanmaması gerektiğini öğütlüyor bence. Bu şüphesiz Türkiye'nin manevi sınırlarını genişleten ve ne yaparsa yapsın kopamayacağı, içine sinmiş bir güç. Meseleye bir de bu yönüyle bakalım...

(1) tbmm03003059ss0094.pdf

(2) tbmm02007002.pdf

(3) kanuntbmmc00200431.pdf

(4) tbmm05004038ss0183.pdf

(5) **1906 tarihli İran Anayasası m.1 **1925 Irak Anayasası m.13 **1931 Afganistan Anayasası m.1

(6) Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.